YORKSHİRE
 
Yorkturk web sitemize hoşgeldiniz
Yorkshire
Kisisel Sayfam
Kuslarim
DERECELERIM
Beslenme
Uretim
Renk Kanaryası Bilgileri
Makaleler
Hastaliklar
=> Kuruma Hastaligi ve tedavisi
=> MEGA BAKTERİ
=> Kafes Kuslarinin Infeksiyoz Hastaliklari
=> Hastaliklar ve Tedavileri
Iletisim
Ziyaretçi defteri
Linkler
Kaynaklar
2013-2014 YARISMA TAKVIMI
2012-2013 Yarisma Tarihleri ve Yerleri
Forum
 

HERKESE HAYIRLI SEZONLAR DILERIM

Kafes Kuslarinin Infeksiyoz Hastaliklari

KAFES KUSLARININ INFEKSIYÖZ HASTALIKLARI

BAKTERIYEL HASTALIKLAR
Gram Pozitif Bakteri Hastaliklari
Streptococcal infeksiyonlar
Staphylococcal infeksiyonlar
Megabacteri infeksiyonu
Tuberculosis
Listeria infeksiyonu
Ülseratif Enteritis
Erysipelas infeksiyonu
Gram Negatif Bakteri Infeksiyonlari
Aeromonas hydrophila infeksiyonu
Salmonella infeksiyonlari
E. coli infeksiyonu
Spirochaete infeksiyonu
Pasteurella infeksiyonu
Pseudotuberculosis
Mycoplasma infeksiyonu
Psittacosis

VIRAL INFEKSIYONLAR
Circovirüs Infeksiyonlari
PGTH
Paramyxovirus Infeksiyonlari
Newcastle hastaligi
Psittacine proventriculer dilatasyon sendromu
Paramyxovirus Benzeri Virus Infeksiyonu
Enterovirus Benzeri Virus Infeksiyonu
Reovirus Infeksiyonu
Poxvirus Infeksiyonu
Kanarya çiçegi
Herpesvirus Infeksiyonlari
Pacheco hastaligi
Respiratorik herpesvirus
Budgerigar herpesvirus
Kutenöz herpesvirus
Polyomavirus infeksiyonu
Yavru muhabbet kusu hastaligi
Arbovirus Infeksiyonlari
Leukosis

MANTAR HASTALIKLARI
Aspergillus Infeksiyonu
Candida Infeksiyonu
Dermatomycoses

PARAZITER INFEKSIYONLAR
Protozoa Infeksiyonlari
Trichomonas infeksiyonu
Giardiasis
Hexamitiasis
Coccidiosis
Cryptosporidiosis
Toxoplasmosis
Sarcocystis infeksiyonu
Edoparazit Infeksiyonu
Nematodlar
Cestodlar
Trematodlar
Ektoparazit Infeksiyonlari
Uyuz
Vücut ve tüy bitleri
Keneler

KAFES KUSLARININ INFEKSIYÖZ HASTALIKLARI

Günümüzde insanlar sehir hayatinin vermis oldugu stresten uzaklasmak, dogayla yakinlasmak amaciyla evlerinde çesitli hayvanlar beslemektedirler. Bu hayvanlar içerisinde bakim ve beslenmelerinin kolay olmasi nedeniyle kafes kuslarina olan talep büyük oranda artmistir. Yurt disindan getirilen infekte hayvanlarin neden oldugu epidemiler büyük ekonomik kayiplar meydana getirmektedir. Yurt disindan getirilen kuslarin gerek gümrüklerde ve gerekse yurt içinde kontrollerinin iyi ve disiplinli yapilmamasi, bu kuslarin bazilarinin da gizli infeksiyon tasimalari nedeniyle, hastaliklarin kolayca ortaya çikmasina ve yayilmasina yol açmakta ve büyük ekonomik kayiplar meydana getirmektedir. Son aylarda görülen Salmonella infeksiyonlari bunlarin açik ve canli bir örnegidir. Ayrica bu hastaliklarin bir kisminin zoonotik olmasi nedeniyle insan sagligi açisindan da tehlike olusturmaktadir.

Kafes kuslarinda görülen baslica infeksiyöz hastaliklar :

• Bakteriyel
• Viral
• Fungal
• Parazitler

BAKTERIYEL HASTALIKLAR

Gram Pozitif Bakteri Infeksiyonlari

Kafes kuslarindaki görünen infeksiyonlardan bir kismi Gram pozitif bakteriler tarafindan olusturulur. Bunlar arasinda en sik izole edilen Bacillus, Corynebacterium, Lactobacillus, Staphylococcus ve Streptococcus cinslerine ait türler bulunmaktadir. Bunlarin bazisi gastrointestinal sisteme ait florada da yer almaktadir.

1) Streptococcal infeksiyonlar (Streptococcosis) : Ispinoz, papagan, güvercin ve kanaryalar Streptococcal infeksiyonlara duyarlidirlar. Etken, yaralardan, solunum ve sindirim yolundan vücuda girmekte, septik arthritis, peritonitis ve septisemiye sebeb olmaktadir. Hastaligin seyrinin kanaryalarda çok daha agir oldugu, önce depresyon, ardindan da eksitasyon ile kendini gösterdigi bildirilmektedir. Hasta hayvanlarda, 1-2 hafta süren yesil sulu ishal ve karinda siskinlik gözlenmektedir. Generalize olgularda, otopside tüm organlarda konjesyonlar olusmaktadir. Kesin tani için, bakteriyolojik arastirmalardan yararlanilir. Hastalik etkeni, penisilin ve tetrasikline duyarlidir.

2) Stabhylococcal infeksiyonlar (Staphylococcosis) : Staphylococ'lar, kuslarda, Streptococ'lar gibi purulent lezyonlara neden olmazlar. Staphylococ'lar vücuda özellikle deriden girdikten sonra septisemiye ve özellikle, eklemlere yerleserek arthritislere yol açar. Ayak ve bacak eklemlerindeki arthritisler topalliga sebeb olur. Eklemler genellikle siskindir. Sonuçta kuslar dizleri ve gagalari üzerinde sürünürler. Hava keselerinin Staphylococcal infeksiyonu da siklikla sekillenmektedir. Vakalarda Staphylococcal pyoderma ve dermatitis görülebilir. Puriritis ve açik deri lezyonlari da bulunabilir.

Teshis genellikle etkenin izolasyonuyla ve deri biyopsisiyle ortaya konulmaktadir. Topikal ve sistemik antibiyotik ve antienflamatuvar tedavi genellikle gerekli olmaktadir. Antibiyotik duyarlilik testleri tedavi seçenegini belirlemektedir. Eger ayaklar infekte olmussa ayagin bandaja alinmasi gerekmektedir.

3) Megabacteri infeksiyonu (Megabacteriosis) : Megabacteriosis, henüz rutin bakteriyolojik tekniklerle izole edilemeyen çok büyük bir bakteri türünün neden oldugu, bezli midenin yangisi ile karakterize bir infeksiyondur. Megabacteriosis, ilk kez Dorrenstein ve ark. tarafindan 1980 yilinda Hollanda'da bildirilmistir. Ayni yil Tarozzi de etkeni bulmus fakat 1981 yilina kadar yayinlamamistir. Tarozzi bu etkeni, Dorrenstein'den bagimsiz olarak saptamis ve hastaligi “micosi 80” veya “infeksiyöz proventriculitis” olarak isimlendirilmistir. Bu arastirici, etkenin bir mantar oldugunu düsünmüs ve çogu vakalari içme suyuna amfoterisin B ilave ederek tedavi etmeye çalismistir. Hargreaves ise, 1981 yilinda 14 papagan ve sigircik türünde hastaligi tanimlamis ve bir mantarin neden oldugunu ileri sürmüstür. 1984 yilinda, Van Herk ve ark., kanaryalar üzerinde yaptiklari bir çalisma sonucunda etkenin çomak sekilli çok büyük bir bakteri oldugunu belirtmislerdir. Elektronmikroskobik çalismalar, etkenin tipik bakteriyel yapiya sahip oldugunu göstermektedir.

1985-1986 yillarinda yapilan diger bir çalismada 298 muhabbet kusunun %5'inde megabacteri bulunurken, 1991 yillinda bir çalismada da 183 kusun %21'inde mega- bacteri tespit edilmistir.

Etken, Gram pozitif, büyük çomak seklinde, spor olusturmayan bir bakteridir . Bazen granüler bir görünümde olan etkenler, ortalama 45mm uzunlukta ve 3,4mm genisliktedir. Bazi arastiricilar Nutrient Broth içerisinde %10 CO2'li ortamda 37 C de 48 saatte etkeni izole etmeyi basarmis ve morfolojik olarak megabacteri oldugu ortaya konulan etkeni üretebilmislerdir. Etkenin macav'lar ve cockatoo'lar gibi psittacine'leri içeren genis bir konakçi spektrumu bulunmaktadir.

Hastalik, birkaç haftaliktan birkaç yasa kadar olan kuslarda görülebilir. Hastalik belirtileri çesitlilik göstermektedir. Çogu kez agirlik kaybi ve depresyon görülmektedir. Hayvanin istahi yerinde olmasina karsin, ileri derecede zayiflama görülür. Kusun yemligi incelendiginde, büyük miktarlarda ince ince ögütülmüs yemin varligi dikkati çekmektedir. Bu durum kusun yemi alarak ögüttügünü, sonra da yutamayip disari attigini göstermektedir.

Kuslarin çogunda koyu yesilden açik yesile kadar degisen renkte az veya çok sulu bir ishal vardir. Basin üzerindeki ve boynun altindaki tüylerin keçelesmesi, kuslarin çogunun kustugunu göstermektedir. Bazi kuslar birkaç ay hayatta kalmasina karsin, bir kismininda 2-3hafta sonra çok zayiflayarak öldügü görülmüstür. Hastaliktan ölen kuslarin %10'unun belirgin bir semptom göstermedigi ve ölümden önce kisa bir süre iyi göründügü gözlenmistir.

Megabacteriosisten ölen kuslarin normalden daha zayif ve omurlarinin çok çikintili oldugu görülmektedir. Vakalarin 3/4'ünde kursak bostur ve geri kalan 1/4'ünde ise kur-

sakta normalde bütün yem tanelerinin bulunmasi gerekirken ince ince ögütülmüs yem bulunur. Bezli midenin çapi, normale oranla 3 kez artmis ve kasli mideden çok ince bir boyunla ayrilmistir. Kuslarin büyük bölümünde, kasli mide ile bezli midenin birlestigi bu bölüm solgun renktedir.Bezli mide, beyaz renkte ve asiri yogun bir mukus disinda genellikle bostur. Bezli midenin distal ucunda, kasli mideye birlestigi yere yakin olan kisilarinda, mukozal yüzeyde lezyonlar vardir. Lezyonlar, normal yapisini kaybeden, ülserlesmeye, genislemeye ve yangilanmaya baslayan bezli mide ile koilin tabakasinda dejenerasyonlarin olustugu kasli midede görülmektedir. Kasli mide mukozasi yumusak ve pürüzsüzdür. Doku ve organlar solgun olup kan ince ve suludur.

Historik muayenede, bezli mide mukozasinda, az miktarda hetorofiller ve makrofajlarla birlikte genelde lenfositlerin infiltre oldugu bir yangi reaksiyonu görülmektedir. Infekte kuslarin bazilarinda mukoza altindaki fibröz doku miktarlarinda artis olmakta ve yangi, musküler tabakaya kadar ulasabilmektedir. Infekte bölgelerde mukozal yapi bozulmakta ve normal tubuler ve glanduler yapilar bulunmamaktadir. Mukoza normalden daha kalindir ve goblet hücrelerinin sayisinda belirgin bir artis vardir. Infekte bölgelerde megabacteri kümeleri bulunmaktadir.

Normalde 0.7-2.4 olan mide pH'sinin, infeksiyon durumunda 7 ile 8 arasi bir deger aldigi bildirilmektedir. Ancak, bu durumun hastaligin bir nedeni olup olmadigi ya da hastaligin bir sonucu olup olmadigi yeterince açik degildir. pH'daki bu degisiklik kasli midenin koilin tabakasinin dejenerasyonuna ve sonuçta kasli mide erezyonuna neden olmaktadir. Bezli midenin normalden çok büyük olmasi durumu ise yemin, lezyonlu bölgelerden geçerken yarattigi güçlükten kaynaklanmaktadir.

Infekte kuslarin diskilarindan Gram boyama yapildigi zaman, megabacterilerin varligi ortaya konabilir. Yalniz post-mortem muayenede infekte oldugu tespit edilen kuslarin yaklasik %15'inde diskida etken bulunamamistir.

Megabacteriosis'in sebeb oldugu mide yangisi, Trichomonas gallinae'nin neden oldugu bezli mide yangisindan ayirt edilmelidir. Canli kuslardan alinan kanin hematolojik muayenesinde, T. gallinae ile infekte olan kuslarin lökosit sayisinin normal oldugu görülürken, megabacteri ile infekte kuslarda lökositozis ve hetorofili bulunmaktadir.

Ayrica, kasli mide erezyonu B-6 avitaminozisi, sülfür içeren amino asit yetersizligi ve içme suyu içerisinde quaternar amonyum bilesikleri gibi dezenfektanlarin bulunmasi durumunda da görülmektedir.

Eger tedavi edilmezse prognoz kötüdür ve 1-2 hafta içerisinde ölüm görülür.

Tedavi ile ilgili herhangi bir çalismaya rastlanilmamistir.

4) Tuberculosis : Grey-cheeked parakeed'ler ve yasli Amazon papaganlari tüberküloz etkenlerine duyarli türlerdir. Mycobacterium avium-intracellulare-scrofulaceum (MAIS) kompleks ve M. tuberculosis kuslari etkilemektedir. MAIS kompleks serotip 1, 2 ve 3 kuslarda patojeniktir.

Avian tüberkülosis kontamine yem, su ve kumun agiz yoluyla alinmasiyla olusur. M. tuberculosis ise burun civarinda kutanöz lezyonlari bulunan infekte insanlardan geçmektedir.

Temel belirtiler mukoz membranlarda solgunluk, kronik zayiflama, ishal,topallik, çevreye karsi ilgisizlik, tüylerde kabarma ve vücudun çesitli bölgelerinde siskinlikler olarak tanimlanmaktadir. Gözler içeri çökmüstür ve basin tüysüz kisimlari soluk veya grimsi renkte olabilir. Papaganlarda deri lezyonlarinin kuru, pullu siskinlikler veya temelde bas üzerinde ortaya çikan ülserler oldugu dikkati çekmektedir. Bu infeksiyona bagli olarak kuslarin kemik ve eklemlerinde lezyonlar sekillenmektedir.

Otopside, iç organlarda, özellikle, karaciger ve dalakta daginik, beyaz nodüller veya tüberkeller görülmektedir. Bakteriyolojik muayene yapilmadan otopsi bulgulari pseudotuberkulosis ile karistirilabilir.

Etken sadece selektif besi yerlerinde üreme özelligine sahiptir. Dokulardan ve diskidan hazirlanan preparatlar Ziehl-Neelsen metoduyla boyandigi zaman etkenler mikroskobik baskida kolayca ve çok sayida görülebilir. Karaciger, dalak, akciger ve barsak mukozasi etkenlerin affinite gösterdigi organlardir.

Grey-cheeked parakeet ve Amazon papaganlarinin hastaliga duyarli olmasi, tipik klinik belirtiler, antibiyotik tedavisine cevap vermemesi bu hastaliktan süphe ettirmektedir.

Streptomisin, rifampin, etambutol, izoniazid'in çesitli kombinasyonlari kullanilmaktadir. MAIS, tedaviye nispeten dirençlidir. Zoonotik özellik gösterdiginden dolayi ve insanlardaki tedavinin de zorlugu göze alinacak olursa, infekte kuslarda tadaviye gidilmez, ötenazi tavsiye edilir.

5) Listeria infeksiyonu (Listeriosis) : Hastalik etkeni L. monocytogenes'tir. L. monocytogenes kafes kuslarinda nadiren infeksiyona neden olur. Kanaryalarda oldukça fazla kayiplara yol açan salginlar bildirilmistir.

Listeriosis bazen merkezi sinir sistemi bozukluklarina sebeb olmaktadir. Belirtiler, genç kuslarda zayiflamadan, yetiskinlerde ise septisemi sonucu ani ölümlere kadar de-gismektedir. Teshis, çesitli organlardan, özellikle de beyinden etkenin izolasyonuna ve bakteriyolojik muayeneye baglidir. Tedavi amaciyla, genis spektrumlu antibiyotiklerin kullanilmasi gereklidir. L. monocytogenes çesitli antibiyotik ve ilaçlara dirençlidir. Yüksek dozlarda tetrasiklin uygulamalari sagaltimda iyi sonuç vermektedir.

6) Ülseratif Enteritis : Ülseratif enteritis civciv, bildircin, güvercin, hindi, kafes ve av kuslarinda görülen akut, bakteriyel, yüksek mortalite ve morbidite ile karakterize bir hastaliktir. Ilk olarak bildircinlarda görüldügü için bildircin hastaligi olarak da tanimlanmistir.

Chalmers, hastalik etkeninin Clostridium colinum oldugunu ileri sürmüstür. Hastaliga yakalanan kuslarda aniden baslayan pis kokulu sulu ishal vardir. Hayvanlarin istahi iyi olmasina ragmen asiri derecede zayiflamaktadir.

Otopside, gögüs kaslarinin atrofisine ek olarak kursakta dilatasyon ve jejunumun orta ile asagi kisimlarinda belirgin lezyonlar vardir. Duodenum, sekum ve kolonda ülseratif lezyonlar bulunmaktadir. Intestinal lezyonlar 2- 5 mm çapinda düzensiz sekilli, nekrotik parçaciklarla dolu, koyu sari renkte ülserlerdir. Çogu kuslarda ülseratif odaklarin perforasyonu sonucu peritonitis ve serozal yapismalar sekillenir. Bazen kara cigerde ufak solgun odaklar görülebilir.

Barsak ülserlerine ait alanlardan preparat hazirlanip Gram yöntemi ile boyandiginda, Clostridium türlerine benzeyen, oval subterminal sporlu, Gram pozitif, çomaklarin baskin oldugu karisik bakteri populasyonunun görüldügü ortaya konulmustur.

Barsak ve karaciger gibi dokulardan, sigir kanli agar, Mac Conkey agar, Brilliant green agar, Bismuth sülfide agar gibi besiyerlerine ekimler yapilarak aerobik, anaerobik ve mikroaerofilik (%10 CO2'li) ortamlarda 48 saat 37 C 'de inkubasyona birakilir.

Chalmers(15), güvercinlerde oksitetrasiklinin 0.5 g/L miktarinda suya ilave edikerek 5 gün boyunca kullaniminin sagaltimda basari sagladigini bildirmistir. Baslangiçta veya tekrarlayan infeksiyonlarda, kloramfenikol'ün 0.22g/L oraninda içme suyuna katilarak 3-5 gün boyunca kullanimi yeterli tedavi saglamakta, tedavi edilmeyen kuslarda genelde ölüm görülmektedir.

7) Erysipelas Infeksiyonu : Erysipelothrix insidiosa (E. rhusiopathiae) infeksiyonu, bildircin, sülün, güvercin, muhabbet kusu, zebra finch ve çesitli vahsi kuslarda bildirilmistir. Bir çok kus türünün erysipelas infeksiyonuna duyarliligi bulunmakla birlikte, türler arasinda farklilik gözlenmektedir. Kafes kuslarinda morbidite düsük olmasina karsin mortalite %25'lere ulasabilmektedir.

Klinik belirtiler arasinda, körlük, genel zayiflik, istah kaybi, yesilimsi-sari sulu ishal bulunmaktadir. Türlere ve bireysel duyarliliga göre ölümler 1-4 gün içerisinde olusmaktadir. Muhabbet kuslarinda erysipelas infeksiyonun bir semptomu olarak konjunktivitis görülmektedir. Kuslar uçmak istemezler, gaga ve ayaklari araciligiyla objelere tutunarak kafes içerisinde hareket etmeyi tercih ederler.

Teshis otopsi ve bakteriyolojik muayeneye göre yapilabilir. Erysipelas infeksiyonlarinin tedavisinden oldukça basarili sonuçlar alinabilmekte ve çogu vakalarda penisilin tercih edilmektedir.

Gram Negatif Bakteri Infeksiyonlari

1) Aeromonas hydrophila infeksiyonu : Aeromonas hydrophila'nin neden oldugu oküler infeksiyonlar, insanlarda daha önce tanimlanmasina karsin, vahsi ve egzotik kuslarda bildirilmemistir. Ancak, 1992 yilinda bir papaganda görülen bilateral konjunktivitis olgusundan A. hydrophila saf olarak izole edilmistir. Bu etken, fakültatif patojenik bir etkendir ve bu bakterinin neden oldugu hastaliklar, stres, yüksek çevre sicakligi veya immun sistemi bozan diger faktörlerle ortaya çikabilir.

A. hydrophila, chlamydiosis'li bir cockatiel ve akut nefrozisli bir toucan'dan saf kültür olarak izole edilmistir. Ayrica, enteritli kanaryalarin kalp, karaciger ve barsaklarindan yapilan bakteriyolojik kültürlerde, B-hemolotik, hareketli, Gram negatif basiller saf olarak izole edilmistir. A. hydrophila infeksiyonlari, klortetrasiklin ile basarili bir sekilde tedavi edilmektedir (7 gün boyunca 50 mg/100gr yem). Etken ayrica, gentamisin, spektinomisin ve nitrofurazona duyarlidir.

2) Salmonella infeksiyonlari (Salmonellosis) : Salmonella infeksiyonlari güvercin, kumru, muhabbet kusu, kanarya, Afrika gri papagani, Amazon papagani gibi psitta-cine kuslari ve diger kafes kuslarinda görülmektedir. Ithal Amazon papaganlari, endemik Salmonella alanlarindan orijin aldiginda tasiyici olabilirler.

S. pullorum ve S. gallinarum, evcil kanatlilar ve daha az oranda olmak üzere de egzotik kuslar için patojeniktir. Çogu kus türünün pullorum ve tavuk tifosu hastaligina karsi dirençli oldugu, bununla birlikte, kanarya, papagan ve bazi ispinozlarin siklikla infekte oldugu görülmektedir.

Paratifo etkenlerinden S. typhimurium, S. enteritidis, S. oranienburg, S. anatum, S. thompson ve S. paratyphi, bildircin, sülün, ispinoz, kanarya, muhabbet kusu, papagan ve bütün su kuslarinda en çok rastlanilan Salmonella türleridir.

Salmonella typhimurium var. Copenhagen'in neden oldugu paratifo hastaligi, güvercin ve kumrularin en önemli bakteriyel hastaliklarindan biridir. Salmonella enteritidis PT4, kafes kuslarinda nadiren görülür. 1988 yilinda, Kanada'da bir ispinoz sürüsünde S. enteritidis PT4 bulunmustur. 1991'in baslarinda ise, kafes kuslarina ait 200 örnekten birinde S.enteritidis PT8 izole edilmistir.

Genellikle, kontamine yem ya dagidanin yenmesinden sonraki birkaç gün ile 2 hafta içerisinde ölümler baslar. Belirtiler, depresyon, bir araya toplanma, tüylerini kabartma, tüylerde karisiklik, sendeleme, titreme, kanatlarda düsme, uçamama, embriyonik ölümler, istah kaybi, hizli kilo kaybi, solunum hizlanmasi, sulu sari-yesil, genellikle gri renkli veya kanli ishalden ani ölüme kadar degisebilir. En belirgin semptom, kanat ve bacak eklemlerindeki sismeler olup bu bulgular patognomonik kabul edilmektedir.

S. enteritidis PT4, kuslarda, kolayca farkedilmeyen klinik belirlere veya asemptomatik infeksiyona neden olur. Genç kuslarda mortalite daha yüksektir. S. enteritidis'in, kuslarda primer patojen mi yoksa opurtunistik bir patojen mi oldugu açikliga kavusmamistir. S. enteritidis, psittacine kuslari araciligiyla insanlara ve kümes hayvanlarina bulasabilecegi için büyük önem tasimaktadir.

Otopside hepetomegali, splenomegali, hava kesesi yangisi görülebilir. Teshis, canli kuslardan ya da otopsiden etkenlerin izole edilmesiyle yapilir. Selenite broth, Mc Conkey agar veya Brilliant Green Agar, barsak içeriginden etkeni izole etmek için uygundur. Grimes, canli hayvanlarda S. typhimurium tespiti için serum aglutinasyon testinin, diski kültürlerinden daha iyi sonuç verdigini bildirmistir.

Salmonellosis özellikle yetiskinlerde pasteurellosis ve pseudotuberculosis ile karistirilabilir.

Tedavi için kullanilacak antibiyotik duyarlilik testleri ile saptanmalidir. Çünkü çogu kuslarin antibiyotik duyarliliklarinda farkliliklar vardir. Enrofloksasin'in en duyarli antibiyotik oldugu gösterilmesine karsin bazi durumlarda penisilin, tetrasiklin ve aminoglikozid grubu antibiyotiklerin daha uygun olabilecegi düsünülmektedir.

Önlemler tedaviden daha üstündür. Hastaliktan ayri bir kafese yeni bir kus sokulacagi zaman iyice muayene edilmeli ve bir müddet ayri bir kafeste tutulmalidir. Kontrolde inaktif asilarla asilama yararli olabilir.

3) E. coli Infeksiyonu : E. coli enterobacteriacea familyasinda yer alan diger etkenler evcil memelilerin normal barsak florasinda yer almasina karsin kafes kuslari ve özellikle de muhabbetkuslarinin sindirim sisteminde bulunmamaktadir.

E. coli daha ziyade üsütme ve viral hastaliklar sonucu zayif düsmüs kuslarda ve özellikle kanaryalarda Candida albicans'la birlikte sekonder olarak hastalik yapmaktadir. Yumurtadan çiktiktan sonraki 6-8 günler arasinda yavru kuslarda yaygin olarak ölüme neden olan bakterilerdir. Yavru kuslarda çok sulu bir ishal olusur. E. coli ayni zamanda septisemiye de yol açabilir. Kanat ve bacak eklemlerinin sismesi disinda Salmonella ve E.coli'nin semptomlari birbirine çok benzemektedir. Mümkünse laboratuvar muayeneleri ile izolasyon ve identifikasyona gidilmeli ve antibiyotik duyarlilik sonuçlarina göre tedavi uygulanmalidir. Kuslarda Gram negatif bakterilerle ilgili olarak bir çalismada, çok kullanilan kedi ve köpek antibiyotiklerinin psittacine kuslarindan izole edilen Gram negatif patojenlere karsi çok etkili olmadigi ortaya konulmustur. Yapilan bu çalismada, ampicilinin peto kuslarinin Gram negatif patojenlerine karsi zayif bir seçenek oldugu halde sefotaksim, piperasilin ve amikasin'in etkili psittacine antibiyotikleri oldugu ortaya konulmustur. Hastalik etkeninin tetrasiklin, furazolidon ve sulfonamidlere karsi duyarli oldugu ve bu ilaçlarin tedaviyi olumlu yönde etkiledigi açiklanmaktadir.

4) Spirochaete infeksiyonu (Spirochaetosis) : Hastalik etkeni Borrelia anserina'dir

 Spirochaete'ler, kan emen keneler araciligiyla kan dolasimina verilerek kuslar arasinda bulasmaya neden olan etkenlerdir. Bütün Spirochaete'ler potojenik degildir.

Patojenik türlerde inkubasyon periyodu 3-7 gün arasinda degismektedir. Baslangiç asamasinda, yani etkenin kanda çogaldigi dönemde, ates, tüylerde kabarma depresyon, ishal, susama ve sik sik nefes alma görülmektedir.

Tedavi amaciyla penisilin kullanilmaktadir. Korumada, kene infestasyonuna karsi önlem alinmalidir.

5) Pasteurella infeksiyonlari (Pasteurellosis) : Ppasteurella'lar kuslarda genellikle respiratorik bozukluklara neden olan Gram negatif, hareketsiz, çomak sekilli bakterilerdir.

Bulasma, infekte materyallerin ya da tozlarin inhalasyonuyla ve infekte gidalarin yenilmesiyle olusur. Pasteurella multocida infeksiyonlari genellikle kediler tarafindan saldiriya ugramis pet kuslarinda görülür. Çünkü bu mikroorganizmanin kedilerin agiz florasinda yaygin oldugu bilinmektedir. Kediler tarafindan isirilan kuslarda, hizli bir sekilde septisemi gelisebildiginden dolayi böyle bir durumda hemen tedbir alinmalidir.

Çevreye karsi kayitsizlik, titreme, biraraya toplanma görülmektedir. Kahverengi veya sari diski, bazen hiriltili solunum sesleri aksirma ve mukoid burun akintisida bulunabilir. Göz, gaga ve kloaka civarindaki tüyler matlasabilir. Barsaktaki ülserlere bagli olarak diski kanli olabilir. Hastalik kroniklestiginde, belirgin bir agirlik kaybi vücut aktivitesinde azalma, karinda genisleme, eklemlerde sisme, topallik ve bazi vakalarda basin tüysüz bölgeleri üzerinde pullu veya kabuklu lezyonlar görülmektedir.

Sulfonamidler, özelliklede sulfamidin en etkili ilaçlardandir. Antibiyotikler genellikle sulfonamidlerden daha az etkilidir. Streptomisin çogu türler için toksik etkili bir antibiyotiktir. Sefotaksim, piperasilin ve enrofloksasin gibi genis spektrumlu ilaçlarla derhal antibiyotik tedavisine baslanmalidir ve tedavi en azindan 1 hafta sürdürülmelidir. Topikal temizlik, sivi tedavisi ve diger destekleyici uygulamalar yerine getirilmelidir.

6) Pseudotuberculosis : Kanatlilarda pseudotuberculosis, ilk olarak kanarya ve hindilerde bildirilmistir. Hastalik ayni zamanda ispinoz, güvercin ve av kuslarinda da görülmektedir.

Hastaligin etkeni Yersinia pseudotuberculosis 1 ve 2 serotipleri olup, etken vücuda derideki yaralardan ve alimenter yolla girmektedir. Hastalik kuslarda kisa süren septisemi ile baslamakta ve bu dönemde etken kandan tespit edilebilmektedir. Kanaryalarda genelde septisemi döneminde ölümler sekillendigi bildirilmektedir. Hastaligin ileri asamasinda etkenler karaciger, dalak, böbrek, akciger barsak duvari ve deri altinda yesil-beyaz renkte tuberculosise benzer lezyonlar olusturmaktadirlar.

Septisemi döneminde hastalarda depresyon, tüy kabarmasi, ishal ve kloakadan beyaz ürat çikarilmasi görülmektedir. Hastaligin kronik seklinde ise dönem dönem ishal, agirlik kaybi kanat çirpma, durgunluk ve bazen solumda güçlük tespit edilmektedir. Belirtiler arasinda agirlik kaybinin sürekli olamasi dikkat çekicidir. Hastalarda ayrica topallik, güçsüzlük ve felçler görülmektedir.

Hastaliga karsi gerçek bir tedavi yöntemi ve asilma bulunmamasina karsin paranteral olarak genis spektrumlu antibiyotikler kullanilabilmektedir.

7) Mycoplasma infeksiyonu (Mycoplasmosis) : Etkenler solunum kanalinin kronik bir hastaligiyla iliskilidir. Kanarya, muhabbet kusu, papagan ve özelliklede güvercinlerde akcigerlerde ödem ve konjesyona, infraorbital sinusitisle iliskili göz ve burun akintisina neden olur. Klinik olarak genç ve yasli kuslar infekte olabilirler. Ancak genç kuslar infeksiyona daha duyarlidir. Vertikal bulusma mümkündür. Ancak yetiskinlerden gençlere direkt bulusma daha çok öneme sahiptir. Çünkü etken solunum yoluyla bulastirabilmektedir.

Nazal ve oküler akinti, hirilti solunum sesleri, bir veya iki gözün parsiyal kapanmasi, depresyon, istahta azalma, progresif kilo kaybi ve aksirma görülebilen belirtilerdir. Mortalite genellikle düsüktür.

Yapilan bir çalismada, kanatlilar için patojenik oldugu bilinen M. synoviae ve M. gallisepticum izolatlari ve papaganlardan izole edilen bir M. gallisepticum susu muhabbet kuslarini deneysel olarak infekte etmede kullanilmistir. Muhabbet kuslarinda olusturulan bu deneysel infeksiyon, klinik belirtiler ve lezyonlar açisindan evcil kanatlilardaki infeksiyona benzerdir. Kanatlilarda M. gallisepticum infeksiyonunda, infraorbital sinuslarda yangi ve konjunktivitis görülmesine karsin muhabbet kuslarinda benzer bozukluklar saptanmamistir. Respiratorik epitelyumda hiperplazi ve hipertrofi meydana gelmis, hava keselerinin duvarinda kalinlasma gözlenmistir. Mycoplasmosis, muhabbet kuslarinda chlamydiosis ile karistirilabilmektedir.

Cockatiel konjunktivitislerinde, topikal veya sistemik olarak uygulanan tylosin, eritromisin ve tetrasiklin, klinik belirtilerde azalma saglamaktadir. Doksisiklin de bir tedavi seçenegidir.

8) Psittacosis (Chlamydiosis) : Psittacosis, Chlamydia psittaci'nin neden oldugu, kuslarda, insanlarda ve diger memelilerde görülen bir infeksiyondur. Papagan ve papagan benzeri Psittacidae ailesine bagli kuslari çok fazla etkilediginden dolayi bu isim verilmistir. Daha sonra etkenin diger kuslarda da bulundugu ve onlardan insanlara bulastigi saptanmistir. Bu etken, yarisini Psittacidae'lerin olusturdugu 130 kanatli türünde bulunmustur. Hastalik, chlamydiosis, psittacosis, ornithosis ve parot fever olarakta bilinmektedir.

Chlamydia'lar Gram negatifler. Ancak en iyi Giemsa, Macchiavello, Gimenez, Castenada veya Stamp boyama yöntemleri ile boyanirlar. Bunlardan Stamp, Macchiavello ve Gimenez ile pembe - kirmizi, Giemsa ile mor ve castenada ile mavi renkte boyanirlar. Chlamydialar, Gram negatif bakterilerin hücre duvari kompozisyonuna benzeyen üç katli hücre duvarina sahip intraselüler obligat bakterilerdir. Mikroorganizmanin yapisinda %64 protein, %15 nükleikasit, %20 lipid ve az miktarda karbonhidrat bulunmaktadir. Üremeleri, penisilin, tetrasiklin, kloramfenikol ve eritromisin tarafindan önlenir. Streptomisin, vankomisin ve kanamisin ise üremelerini engelleyememektedir. Chlamydia psittaci, intrasellüler hücre paraziti oldugundan, ancak canli hücreler içinde üremektedir. Bu nedenle, izolasyon için embriyolu yumurtalar (5-6 günlük), deneme hayvanlari (genç fare ve kobaylar) ve doku kültürleri (HeLa, Murine L, McCoy, vb.) kullanilmaktadir. Chlamydia'larin, hücre içinde birbirinden farkli iki morfolojik formu bulunmaktadir (elementer cisimcik ve retikulat cisimcik). Bunlrdan elementer cisimcikler, küçük (0,2- 0,3 mm ), oval veya yuvarlak dens bir görünüme sahip olup infeksiyöz karakter tasirlar. Buna karsin, retikulat cisimcikler, daha büyük (0,6- 0,8 mm ), metabolik olarak aktif, infeksiyöz olmayan ve bölünerek çogalabilen bir karaktere sahiptirler. Mikroorganizmanin DNA'sinin sirküler ve sarmal bir yapisi bulunmakta ve yaklasik 600 proteini kodlayabilmektedir. Hücrelerde gelisen Chlamydial mikrokoloniler, bir inklüzyon olustururlar ve bunlarin içinde yaklasik 100-500 kadar mikroorganizma bulunur.

Chlamydialar makrofajlarda veya diger hücrelerde latent formda bulunabilir ve stres kosullari altinda aktive olabilirler.

Chlamydialar su ve yemin fekal kontaminasyonuyla, damlacik infeksiyonuyla ve diskiyla bulasabilirler. Saglam deri ve göz konjunktivasindan bulasma henüz bildirilmemistir. Ancak, sokucu sinek ve böceklerin infeksiyonun bulasmasinda ve yayilmasinda etkinliginin olabilecegi açiklanmistir. Yetersiz havalandirma, kalabalik ve diger stres faktörleri hastalik riskini arttirir. Vertikal bulasma da olusabilir. Genetik, beslenme, çevre ve reprodüktif faktörler büyük ölçüde hastaligin seyrini etkiler. Kuslarda hastaligin seyri gizli infeksiyondan septi semiye kadar degisir. Etkeni, diskilarla aralikli olarak saçan aseptomatik tasiyicilarda belirtiler açik degildir. Bundan dolayi, bu tasiyicilar etkenin bulastirilmasi açisindan çok tehlikelidir.

Infeksiyon durumunda, tüylerde karisiklik, halsizlik, zayiflama, burun ve gözlerde akinti, anoreksi, solunum güçlügü, depresyon, aksirma, hiriltili ses çikarma, yesilimsi sulu ishal görülür. Belirtilerin siddeti farkli olabilir ve belirtilerin hepsi bütün kuslarda görülmeyebilir. Cookatiel gibi bazi türlerde konjunktivitis ve sinusitis görülebilir . Infekte kuslar, sarimsi eksudatla birlikte abdominal serozitis, hepatomegali, splenomegali ve pneumoni gösterirler. Histolojik olarak, chlamydia ile infekte olan kuslarda nefritis, orchitis, enteritis, keratokonjunktivitis, pneumoni, airsacculitis, tracheitis, hepatitis, myocarditis, splenitis saptanir. Bu lezyonlar içerisinde bazofilik chlamydial inklüzyon cisimcikleri bulunur. Kümes hayvanlarinda ve diger kanatli türlerinde chlamydiasis'in patolojik bulgulari genellikle aynidir.

Belirtiler kus türleri ve bireyler arasinda farkliliklar gösterdigi için klinik olarak kesin teshisi koymak güçtür. Kesin teshis chlamydial etkeninin izolasyon ve identifikasyonu ile yapilir. Tavuk embriyolarinda veya hücre kültürlerinde üretildikten sonra etken, immunoflouresans testiyle identife edilir. Chlamydial sitoloji yararli olabilir. Gimenez ve Macchiavello boyama yöntemleri ile eksudatlar boyanabilir.

Diskidan etkenin kültürü için, chlamydialar aralikli olarak disari atildigi için diski birkaç gün boyunca toplanmali ve antibiyotik (bakteri ve mantar gelisimini engellemek için) içeren özel transport mediuma korumalidir. Bir çok diski örneginin toplanmasi gerekliligi, kültür için uzun zaman gerekmesi, kültür metodunun hassas olmamasi chlamydia izolasyonunun dezavantajlaridir. Eksudat ve organlardan hazirlanan süspansiyonlar, streptomisin veya vankomisin 50-100 g/ml, gentamisin 50g/ml ile muamele edilerek genç kobaylarin periton bosluguna 0,5 ml injekte edilir. Ayrica, farelerin burunlarina damlatilir veya periton bosluguna 0,2 ml verilir. 6-7 günlük embriyolu tavuk yumurtalarinin sari kesesine 0,3-0,5 ml miktarinda injekte edilir. Izolasyon amaciyla, bazi hücre kültürlerinden de yararlanilir. Hücrelere cycloheximide ilavesi, etkenin infektivitesini ve izolasyon sansini arttirmak için kullanilabilir. Yumurtalarda, bazen 2-3 kör pasaj yapilmasi gerekebilir. Ölen veya ölmeyen yumurtalarin sari kesesinden yapilan boyali preparatlarda, elementer cisimcikler arastirilir. Hastalarin eksudatlarindan veya otopsi materyallerinden (akciger, dalaj, karaciger, böbrek) yapilan frotiler Stampveya diger metodlarla boyanarak, mikroskop altinda çok küçük oval veya yuvarlak kirmizi-pembe renkte, serbest veya hücre içinde kümeler halinde elementer cisimcikleri ve hücrelerde inklüzyon cisimcikleri aranir. Ancak böyle görünümler boya tortulari ile de karisabileceginden, bajteriyoskobi ile kesin teshis konamaz.

3-4 hafta araliklarla ayni hayvanlardan alinan örneklerdeki titrede önemli bir artis varsa direkt komplement fikzasyon veya lateks aglutinasyon testleriyle seroloji diyagnostik olabilir. Bazi türler (Afrika gri papagani ve cockatiel) yeterli düzeyde antikor olusturamaz. Ancak bazi türler ise (macav) sürekli yüksek titreye sahiptir. Son zamanlarda direkt komplement fikzasyon metodu (DCF) en çok kullanilan metodtur. Bu metod genelde daha büyük psittacine kuslari için (Amazon papaganlari, cockatoo, macav) uygundur. Yine çogu cockatiel, rosella ve bazi Afrika gri papagani serumlarini test etmek için de kullanilabilir. Indirekt komplement fikzasyon metodu diger kus türlerini (muhabbet kuslari, lovebirdler ve digerleri) test etmek için digerlerinden daha daha çok kullanilan bir metodtur. Komplement fikzasyon testi ancak chlamydia cinsinin bir üyesine karsi olusmus olan antikorlari saptayabilir. Suslar arasindaki diferensiyasyonu ise tip spesifik mikroimmunoflourescence testi saglayabilir.

Infeksiyonunun erken dönemlerinde, antikor üretimi eksikligine bagli olarak seronegatif sonuçlar elde edilebilir. Kronik infeksiyonlarda ise bu testler ile teshis koymak mümkündür. Lateks aglutinasyon testi ile de IgM aktivitesini belirlenebilir ve böylece akut infeksiyonlar da ortaya konulabilir. Son zamanlarda kullanilmaya baslanan ELISA, bazi laboratuvarlarda rutin testler arasinda bulunmakta ve güvenilir sonuçlar vermektedir. Gerek antikorlari gerekse patolojik materyallerdeki mikroorganizmayi ortaya koymada direk ve indirek ELISA'dan yararlanilmaktadir. Kapillar tüp aglutinasyon (KTA) testi, kapiller pipet ( 0,4 mm çapinda) içinde uygulanir ve mikroskop altinda degerlendirilir. Agar jel presipitasyon testi ise daha ziyade sodium deoxyhocolate ile ekstre edilmis antijen ile yapilmaktadir. Son zamanlarda, pet kuslarinda formalinle fikze edilmis ve parafine batirilmis doku kesitlerine daha spesifik bir immunohistokimyasal boyama teknikleri uygulanmaktadir ve C. psittaci, hepatositlerde, safra kanali epitellerinde, intestinal epitellerde, karaciger, dalak, böbrek, akciger ve hava keselerindeki makrofajlarda saptanabilmektedir.

Serumda glutamik-oksaloasettik transaminaz (SGOT), laktat dehidrojenaz (LDH), kreatin fosfokinaz (CPK) düzeylerindeki ve serum proteinlerindeki artis yaygin olan bulgulardir.

Bourke ve ark., yaptiklari bir çalismada, 9 kisilik bir ailenin 3 ferdinde Psittacosis teshis etmislerdir. Infeksiyonun primer kaynaginin muhtamelen yeni satin alinmis bircockatiel oldugu saptanmistir. Infekte olan 3 fertten birinin hayvanla iç temasi olmamistir. Bu durum, kanatli temasi olmadanda insandan insana bulasmanin oldugunu göstermektedir. Ancak, insandan insana bulasma nadirdir. Son zamanlarda, Chlamydia psittaci TWAR (Taiwan Acute Respiratory) diye adlandirilan yeni bir sus, pneumoni sebebi olarak identifiye edilmistir. TWAR susu, bir kanatli konakçi olmaksizin insandan insana bulasabilmektedir.

Chlamydia genus, kuslari primer olarak infekte eden C. psittaci ve insanlarda genital infeksiyona ve trachomaya sebeb olan C. trachomatis olmak üzere iki türe ayrilir. C. trachomatis, az da olsa, yetiskinlerde birpneumoni nedeni olarak bildirilmistir. Ancak, bu hastalardan alinan serumlar ile yapilan daha gelismis testler yardimi ile bu durum krosreaktif antikorlarin bir sonucu olarak meydana geldigi ortaya konulmustur. C psittaci, C. psittaci TWAR ve C. trachomatis türlerini saptamada serolojik kros reaksiyonlar güçlük yaratmaktadir.

Psittacosisis'in tedavisinde kullanilan en iyi antibiyotikler tetrasiklin, klortetrasiklin ve doksisiklin'dir.

Klortetraksilin, yemle %1 oraninda verilmelidir. Büyük psittacine kuslari için klortetrasiklin içeren paletlenmis yem ve daha küçük kuslar içinde ilaçlanmis dari ticareti olarak elde edilebilir. Sadece suyun ilaçlanmasi uygun kan antibiyotik seviyesine ulasmak için yeterli degildir. Tedavinin etkili olabilmesi için 45 gün sürdürülmesi gereklidir. Yeme klortetrasiklin katilmasi Amerikada hala tavsiye edilen bir tedavidir.

Injektabl doksisiklin Avrupada basarili bir sekilde uygulanmaktadir. Bu preparasyon intramuskuler olarak 75-100 mg/kg enjekte edildiginde 5-6 gün boyunca terapotik doksisiklin kan seviyesi sürdürülebilir. Doksisiklin, siddetli vakalarda çabuk etkili olmasi için intravenöz verilmelidir ve sonra oral olarak devam edilmelidir. Bu antibiyotigin dezavantaji, 10 gün veya daha uzun bir süre için günde 4 kez uygulanmasi gerekliligidir. Avantaji ise hücre membranini kolayca geçerek intraselüler etkene kolayca ulasmasidir.

Tedavide tylosin basari ile kullanilmaktadir. Konjunktivitisli covkatieller için tetrasiklinli göz pomatlari kullanilmaktadir. Yaris güvercinlerinde, intramuskuler injeksiyonlar irrite edici oldugu için oral yol tercih edilmektedir. Antibiyotikli solusyonlar ile sinüslerin yikanmasi da bir tedavi seçenegidir. Destekleyici tedavi, stresi azaltmakta ve immun cevabi arttirmaktadir.

Hayvanlari hastaliktan korumak için, kafeslere disaridan kontrolsüz hiçbir hayvan sokulmamalidir. Kafesler formaldehit veya fenolik dezenfektanlarla çok iyi dezenfekte edilmelidir. Pet shop'lar periyodik olarak chlamydiosis yönünden kontrollere tabi tutulmalidir. Kafeslarde ve hayvanlarda kene, bit, pire gibi sokucu veya kan emici artropodlar bulunmamalidir. Hayvanlar her türlü stresten uzak tutulmalidir. Ekzotik kuslarin kontrolü hudutlarda çok dikkatli yapilmalidir. Hayvanlari infeksiyondan korumak için pratikte etkin bir asi bulunmamaktadir.

VIRAL INFEKSIYONLAR

Viral infeksiyonlar, süs kuslarinda, en az bakteriyel infeksiyonlar kadar önemli olup,dünyada oldukça yaygin olarak bulunmaktadir. Teshis ve tedavilerinin güç olmasi ve diger hastaliklarla karsilasabilmesi, önemlerini daha da arttirmaktadir. Süs kuslarinda görülen baslica viral infeksiyonlar;

• Circovirus infeksiyonlari
• Paramyxovirus infeksiyonlari
• Paramyxovirus benzeri virus infeksiyonlari
• Enterovirus benzeri virus infeksiyonlari
• Reovirus infeksiyonu
• Pox virus infeksiyonu
• Herpes virus infeksiyonlari
• Polyomavirus infeksiyonu
• Arbovirus infeksiyonu
• Leukosis

Circovirus Infeksiyonlari
Yeni olarak tanimlanan Circoviridae familyasinda 3 virüs bulunmaktadir.
• Pisittacine gaga ve tüy hastaligi virusu (PGTHV)
• Chicken Anemia Virus (CAV)
• Porcine Circovirus

PGTHV ve CAV, psittacine'lerde ve tavuklarda hastaliga neden olur. Circoviruslar zarfsizdirlar ve sirküler tek iplikçikli DNA karakterinde bir genoma sahiptirler.

Psittacine Gaga ve Tüy Hastaligi (PGTH): Psittacine gaga ve tüy hastaligi, tüy kaybi, anormal biçimli tüyler, gaga yüzeyinin düzensizligi ve gaganin asiri gelismesi ile karakterize bir hastaliktir. Infeksiyon, bir çok psittacine türünde (sulphur-crested cockatoo, lovebird, muhabbet kusu, galah) görülür. Muhabbet kuslarinda bu durum, tüy dökümü olarak adlandirilir.

Psittacine gaga ve tüy hastaligi virusu, 14- 17 mm boyutlarinda, ikozahedral ve zarfsizdir.Virus kuslarin diskilarinda, tüylerinde ve yemlerinde bulunmaktadir.

Hastalik, 3 yasindan daha küçük genç kafes kuslarinda olusmakta ve vahsi sulphur- crested cockatoo'larda da görülebilmektedir. Hastaligin seyri, birkaç aydan birkaç yila kadar degisir ve irreversibledir. Psittacine gaga ve tüy hastaligi virusu, genç psittacine kuslarinda akut ve yasli psittacine kuslarinda ise kronik infeksiyonlar olustururlar. Gaga lezyonlarinin olustugu durumlarda, bunu damak nekrozu, gagada progresif uzama ile transversal veya longitudinal kiriklar izler. Bazi kuslar, özellikle sulphur-crested cockatoo'lar ve lovebird'ler ani olarak zayiflar ve ölürler. Hasta hayvanlarda, vücudun çogu bölgelerindeki tüylerde kayip olmaktadir. Tüy kaybi simetriktir ve yeni çikan tüyler anormal yapidadir.

Tüylerdeki lezyonlar isik mikroskobu ile gözlemlendiginde, özellikle tüy epitelyumunun bazal tabakasinda multifokal diffuz nekroziz gözlemlenir. Ayrica epitelyal hiperplazi ve hiperkeratoziz de görülür. Bununla birlikte, tüyün folliküler epitelyumundaki lezyonlar daha az siddetlidir. Benzer lezyonlara gagada da rastlanir.

Karakteristik mikroskobik bulgular, epidermal hücreler içerisinde intranükleer inkluzyon cisimcikleri, epidermis ve tüy foliküllerindeki makrofajlar içerisinde ise intrasitoplazmik inkluzyon cisimciklerinin, bulunmasidir. Bu inkluzyon cisimcikleri, avidin biyotin kompleks immunoperoksidaz teknigiyle boyanarak ortaya konulmustur. Inkluzyon cisimcikleri, esas olarak makrofajlar içerisinde ve daha az olarakta epitelyal hücre çekirdegi içerisinde gözlemlenmektedir.

Psittacine gaga ve tüy hastaliginin tanisi, klinik belirtilere göre ve ayrica tüy ve deriden alinan biyopsi örneklerinin hematoksilen ve eozin boyamasinda inkluzyon cisimciklerinin görülmesiyle konulmaktadir. Yalniz diger viruslarda benzer görünümde inluzyon cisimcikleri olusturabildiklerinden, spesifik viral antikorlari veya PGTH viral antijenini ortaya koyan nükleik asit problari kullanilarak taninin dogrulanmasi gereklidir. HI, kuslarda PGTH virusu antikorlarini saptamak için kullanilmaktadir.

Yapilan bir çalismada, yetiskin umbrella cockatoo'lar, moluccan cockatoo'lar,

Afrika gri papaganlari ve bir sari basli Amazon papaganina B-propiyolakton ile muamele edilmis psittacine gaga ve tüy hastaligi virusu, intramuskuler veya subkutan olarak inokule edilmistir. Ayrica, 30-45 günlük Afrika gri papagani, umbrella cockatoo ve sulphure-creasted cockatoo yavrularida ayni inokulumla, ayni sekilde asilanmistir. Asilama sonrasinda antikor olusumunu saglamak için, HI ve AGD testleri yapilmistir. Asilanan bütün yetiskin kuslarda, HI ve presipite edici antikorlar olusmus, ancak, asilanan yavrularda, HI antikor konsantrasyonu artarken, presipite edici antikorlar saptanamamistir.

Paramyxovirus Infeksiyonlari

Newcastle Hastaligi: Paramyxovirus tip 1, tavuk ve güvercinlerde, paramyxovirus tip 1,2,3 ve 5 ise psittacine kuslarinda Newcastle hastaligina neden olmaktadir. Bunlarin içerisinde en önemlisi grup 1 virusudur. Paramyxovirus tip 2 Afrika gri papaganlarinda, Paramyxovirus tip 5 ise muhabbet kuslarinda hastalik olusturmaktadir.

Newcastle hastaliginin yayilmasini etkileyen önemli faktörler, virusun çevre sartlarina olan dayanikliligi, oldukça invaziv olmasi, birçok kanatli türünü infekte etme yetenegi ve hava yoluyla bulasma yetenegine baglidir. Vertikal bulasma söz konusudur. Virus vücuda girdikten sonra kan dolasimina geçip eritrositlere baglanarak tüm vücuda yayilir.

Kafes kuslarinda hastalik siddetli seyreder ve vakalarin çogu ölümle sonuçlanir. Solunum güçlügü en karakteristik bulgudur. Istah baslangiçta azalir ve ishal görülür. Nazal ve okuler akintilarda artis vardir. Tüylerde karisiklik, gözlerde kapanma ile birlikte kuslarin bir kenarda toplandigi görülür. Bazi salginlarda, özellikle psittacine kuslarinda, ani ölüm hastaligin var olan ilk belirtisidir. Güvercinlerde ise polidipsi, ataksi, denge güçlügü, tortikolis, bas tremorlari, uçamama, tedaviye cevap vermeyen ishal, poliüri, yem yemede güçlük, görülebilen klinik belirtilerdir. Ancak klinik tablo genelde hafif seyirlidir ve eger uzun süre destekleyici tedavi uygulanirsa sonuçta güvercinlerin çogu iyilesebilir.

Aniden ölen kuslarin otopsisinde, enteritis yaygin bir bulgudur ve bazilarinda siddetli olabilir. Bezli midenin müköz membraninda kanamalar görülür ve tracheitis bulunabilir.

Sinirsel semptom görülen kuslarda merkezi sinir sisteminde mikroskobik lezyonlar görülebilir. Bunlar beyin ve sipinal kord alanlarinda çesitli düzeylerdeki gliosis alanlaridir.

Beyin, akciger, trachea, böbrek numuneleri alinarak inokulum hazirlanir. 9-11 günlük ETY'nin allontoik bosluguna 0.25 ml inokule edilir. Embriyolarda ölüm sekilleninceye kadar ya da 5 gün boyunca inkübatörde tutulur. Normalde 36-78 saat içerisinde ölüm olusur. Allantoik sivi toplanir ve hemaglütinasyon titresi yönünden test edilir. Hemaglütünasyon, Newcastle hastaliginin teshisini güçlü olarak desteklemektedir. Infekte kuslardan alinan serum, HI yönündende test edilebilir. Bu durum teshiste çok önemlidir.

Kontrol için hasta ile saglikli kuslar arasindaki temas önlenmelidir. Immuniteyi sitimule etmek için koruyucu asilamalar önerilir. Hem canli hem de inaktif asilarin koruma gücü kisa sürelidir. Güvercinlerde üretme sezonundan 1-2 ay önce veya yaris ve gösterilerden 6-8 hafta önce asilama tavsiye edilir. Oral Lasota asisi yeterince koruma saglayamaz. Parazitlerin eliminasyonu, iyi besleme ve barinaklarin temizligi kuslarin immun sistemlerinin güçlenmesini saglamasi açisindan önemlidir.

Bruning-Fan ve ark., Amerika'da 5 eyalette 2000'den fazla pet kusu üzerinde yaptiklari çalismada, velojenik viscerotropik Newcastle hastaligini arastirmislardir. Infekte kuslar tespit edilmis ve hastalik evcil kanatlilara yayilmadan önlenmistir. Yapilan epidemiyolojik çalismalar infeksiyon kaynaginin yasadisi olarak Texas'a getirilen bir çift sari basli Amazon papagani'nin oldugunu ortaya koymustur.

Psittacine Proventriküler Dilatasyon Sendromu (Myenteric Ganglioneuritis, Ifiltrative Splanchnic Neuropathy, Neuropathic Gastric Dilatation) : Psittacine proventriküler dilatasyon sendromu, Avrupa ve Amerika'da 1980'li yillarin basindan beri bilinen ve psittacine kuslarinda genellikle ölümle sonuçlanan bir hastaliktir.

Ilk vakalarin çogu macaw papaganlarinda görüldügünden dolayi hastalik baslangiçta “Macaw Zayiflama Sendromu” olarak isimlendirilmistir. Hastalik conure, cockatiel ve cockatoo türü papaganlarda da görüldügünden ve bütün vakalarda bezli midede (proventriculus) dilatasyon olustugundan dolayi, hastaligin ismi “Psittacine Proventriküler Dilatasyon Sendromu” olarak degistirilmistir.

Psittacine proventriküler dilatasyon sendromunun nedeni belirsizdir. Bir teoriye göre nedeni, otonomik sinir sistemine spesifik, nörotropik bir virüstür. Bir vakada myenterik gangliyon hücrelerinin sitoplazmasi ve nükleusu içerisinde viral partiküller görülmüstür. Bu partiküllerin paramyxovirus'lar oldugu ileri sürülmektedir.

Klinik olarak, kuslarda depresyon, anoreksi, agirlik kaybi sekillenmektedir. Diskida sindirilmemis yem ve mukus görülmektedir. Siddetli vakalarda sinirsel semptomlar görülebilir. Ölüm hastaligin kaçinilmaz bir sonucudur. Histopatolojik olarak, bezli mide, bazende kasli mide duvarinda lenfositik myenterik ganglioneuritis sekillenmektedir. Bazi kuslarda gastrointestinal lezyonlar olmadan veya gastrointestinal lezyonlar ile beraber nonsuppuratif encephalomyelitis meydana gelmektedir. Bir raporda, psittacine proventriküler dilatasyon sendromlu kuslarin %28'inin kalplerinde orta siddette lenfositik infiltrasyon bildirilmisdir.

Postmortem muayenede, siddetli gögüs kasi atrofisine bagli olarak sternumun belirgin hale geldigi görülmektedir. Bezli midede genisleme olup sindirilmemis yemlerle doludur. Taslik ve bezli midenin duvari normalden daha incedir.

Hastaligin tedavisi yoktur. Destekleyici tedavi uygulanmasi, ayrica yumusak ve sivi gidalarin verilmesi kusun yasamini uzatabilir. Ancak ölüm kaçinilmazdir(23,47).

Paramyxovirus Benzeri Virus Infeksiyonu

Gough ve ark. (26), 2 yil boyunca arastirdiklari muhabbet kuslarinin %20'sinin kusma ve ishal semptomlari göstererek öldükleri ve ölümün disilerde daha fazla oldugunu saptamislardir. Ölen hayvanlarin otopsisinde hemorajik enteritis belirlenmistir.

Etkeni izole etmek amaciyla, embriyolu SPF tavuk yumurtalari ve tavuk embriyo karaciger hücre kültürleri kullanilmistir. Üçüncü pasajda embriyonel ölüm meydana gelen yumurtalardan alinan allantoamniyonik sivi, monoloyer tavuk embriyo fibroblast ve Vero Afrika yesil maymun böbrek hücre kültürlerine inokule edilmistir. 60 saat sonra, Vero hücre kültürlerinde, 84 saat sonrada tavuk embriyo fibroblast hücre kültürlerinde CPE belirlenmistir. Vero hücre kültürlerinde elde edilen virus, domuz ve tavuk eritrositlerini aglutine etmistir(26).

Elektronmikroskobik incelemede, nükleokapside ait pleomorfik saçaklarin bulundugu 13nm çapinda partiküller gözlenmistir. Viral nükleokapsidin “balik kilçigi” gibi görünümü, büyüklügü ve virüs partiküllerinin morfolojisi, izole edilen virusun muhtemelen Paramyxoviridae familyasina bagli oldugunu göstermektedir. Arastiricilar, bu etkeni, Paramyxovirus'a benzerligi nedeni ile, “Paramyxovirus benzeri virus” olarak adlandirmistir(26).

Enterovirus Benzeri Virus Infeksiyonu

Enterovirus benzeri virus infeksiyonu, mukoid sulu ishal, agirlik kaybi, dehidrasyon ve ani ölümler ile karakterizedir.

McOrits(37), hastaliginin en çok kafese konulan cockatoo cinsi papaganlarda görüldügü bildirilmektedir. Bu arastiriciya göre stres faktörleri ve immunosupresif ilaçlarin kullanimi, hastaligin ortaya çikmasini kolaylastirmaktadir.

Etken, 30nm. çapinda olup rota, reo, parvo ve diger viruslara benzediginden “Enterovirus benzeri virus” olarak adlandirilmaktadir.

Semptomlar, genellikle hayvanlar kontamine kafese konulduktan 2-7 gün sonra, ishal ile baslar. Daha sonra, ishalin yesil renkte, mukoid ve sulu bir karakter aldigi tespit edilmistir. Ayrica bu semptomlara istah kaybi ve depresyon da eklenmektedir(37,52).

Otopside, barsagin mukoid içerik ve gaz yüzünden genisledigi ve duvarinin kalinlastigi görülmektedir.

Histopatolojik olarak; duodenum ve jejunumda villus atrofisi, Liberkül kriptlerinde genisleme, kript epitellerinde hipreplazi ve villuslarda kisalma görüldügü bildirilmistir (37). Barsagin lamina propriasinda, makrofaj ve lenfosit infiltrasyonu, enterositlerde virus partiküllerinin varligi rapor edilmistir(37-52).

Elektronmikroskobik incelemede, enterositler içerisinde, yaklasik 30 nm çapinda, zarfsiz, çevresinde kristal benzeri yapilar bulunan, serbest, serbest, virus benzeri partiküller bulunmustur.

Kesin tani için, diskinin elektronmikroskobik muayenesinde, enterositler içerisinde inklüzyon cisimcikleri aranmakta ve serenojik muayenele basvuvulmaktadir. Hastaligin sagaltimi ve korunma yollari üzerine arastirmalar yapilmaktadir. Ancak, suan için korunma ve tedavi olanaksizdir(52).

Reovirus Infeksiyonu ( Ghana Grey Syndrome)

Reoviruslar, kuslarda viral arthritis, tenosynovitis, malabsorbsiyon sendromu ve diger bazi hastaliklara neden olmaktadir. Papaganlarda son yillarda reoviral infeksiyonlarin sik görüldügü bildirilmektedir. Asil kontaminasyon yolu fekal-oral bulusmadir. Etkene duyarli hayvanlarin Afrika gri papagani ve cockatoo'lar oldugu ve genelde 3-5 aylik hayvanlarin hastaliktan etkilendikleri bildirilmektedir(42,47).

Hayvanlarda agirlik kaybi, anoreksi, ishal, uveitis, pneumoni, ve yüzde ödem sekillenmektedir. Hastaligin patolojik bulgulari hepatitis, splenomegali, enteritis ve pneumonidir. Hastliktan etkilenen hayvanlar daha sonra sekonder bakteri, mantar ve chlamydial infeksiyonlara maruz kalabilirler. Hastaligin, PGTH'dan ayirt edilmesi gerekmektedir. Siddetli heteropeni, lökopeni ve anemi baslica hematolajik degisikliklerdir(42,47).

Diski ve doku örnekleri, virus agirligi yönünden kültüre edilebilir. IFA gibi serolojik testler, reovirus antikorlarini saptayabilmektedir(47).

Hastligin yayilmasini kontrol etmek ve ölümleri azaltmak için, bir galon ( 4,55 litre ) içme suyu içerisine 20 ml klorhekzidin ilave edilerek uygulanmasi tavsiye edilmektedir. Uygun destekleyici tedavi ve sekonder infeksiyonlarin tedavisi yapilmalidir. Hijyenik kosullarin düzeltilmesine dikkat edilmelidir. Son yillarda, virulent psittacine reoviruslarindan bir asi gelistirilmis ve klinik deneylerle etkinligini kanitlamistir(47).

Poxvirus Infeksiyonu

Kanarya Çiçegi : Kanarya çiçegi etkeni, filtreleri geçebilen bir virustur. Kanaryalar (Serinus canarius) yaygin olarak infekte olan türlerdir(13). Amazonlarin, özelliklede mavi alinli amazonlarin çiçek infeksiyonlarina duyarli oldogu görülür. Bazi pionus türleri, lories ve muhabbet kuslari da duyarlidir(47).

Kanarya çiçegi infeksiyonlarinin çogu sporadiktir. Buna karsin, duyarli bir populasyonda hastalik panzootik olarak seyredebilir(13).

Hastalik etkeni, intranasal ve subcutan yol ile ve tüyleri yolunmus deri üzerine uygulanmak suretiyle deneysel olarak olusturulmustur. Direkt bulusma mümkündür. Sporadik vakalar ve kanatli çiçeginin yavas yayilmasi, tasiyicilar tarafindan bulusma oldugunu göstermektedir. Yapilan çalismalar sonucu, tasiyici olarak serçelerde kanatli piresi (Ceratophyllus gallinae) ve kirmizi kene (Dermenyssus gallinae) tespit edilmistir. Evcil serçelerin (Passer domesticus) hem deneysel hem de dogal infeksiyona duyarli oldugu gösterilmistir. Serçeler ve muhtemelen diger passeriforme türlerine ait vahsi kuslar önemli infeksiyon rezervuarlari olabilirler(13). Sivrisineklerin primer vektör oldugu görülmektedir(29,47).

Hastaligin kuluçka süresi 2-3 hafta kadardir(3). Kanarya çiçeginin seyri 3-10 gün olup, yüksek mortalite ile karakterize, yavas olarak yayilan bir infeksiyondur(13).

“Kuru çiçek” esas olarak derinin tüysüz bölgelerini etkiler. Veziküller, yüz, göz kapaklari ve ayaklar üzerinde görülür. Bu lezyonlar, bakteriler ile sekonder olarak infekte olabilirler. Sayet sekonder olarak infekte olmazlarsa, bu olusumlar düser. Bu klinik görünüm düsük mortalite oranina sahiptir(47).

“Nemli çiçek”, klasik olarak diger hayvanlar ve insanlarda “difterik form” olarak tanimlanir. Primer olarak müköz membranlari etkiler. Respiratorik, pharyngeal ve oesophagial membranlara ilaveten göz veya konjunktiva üzerinde fibrinolitik lezyonlar olusur. Konjunktivitis, blepharitis ve respiratorik bozukluklar bildirilmistir(47). Hastaligin bu formu yüksek mortaliteye sahiptir(42,47).

Infeksiyon maksimal virulense sahip virus tarafindan olusturuldugunda, ilk klinik semptom olarak akut solunum güçlügü ve ölüm görülür. Karakteristik deri lezyonlari olusmaz. Daha hafif virus variantlari, tipik olarak bir veya daha çok parmaga lokalize olan sinirli deri lezyonlari ile karakterize ölümcül olmayan bir infeksiyona neden olurlar. Bu lezyonlar, 1-2 haftasonra kendiliginden küçülebilen, 5 mm çapina kadar ulasabilen sertlesmis siskinliklerden ibarettir(13).

Akut viremik hastaliga bagli olarak ölen kuslarda, akciger ve üst solunum yolu konjesyonu ile birlikte az olarak internal lezyonlar da görülebilir. Pneumoni, perikarditis, perihepatitis ve hava kesesi lezyonlari ile birlikte septisemi belirtileri daha sik olarak görülmektedir. Perikardiyum kalinlasabilir ve perikardial bosluk jelatinöz bir eksudat içerebilir. Karaciger ince bir eksudat tabakasi ile kaplanabilir(13).

Deri, trechea, brons ve bezli mide gibi çesitli organ kesitlerinin hematoksilen-eozin ile boyanmasiyla intrasitoplazmik inkluzyon cisimcikleri görülebilir. Infekte dokulardaki hücrelerin bir çogu bu eozinofilik inklüzyon cisimciklerini içerir. Daha büyük inklüzyon cisimcikleri hemen hemen bütün stoplazmayi kaplar ve vakuollü bir karakterdedir(13).

Deri lezyonlarinin proliferatif karakteri, kismen epitelial hücre sayisindaki kismen de infekte hücrelerin büyüklügündeki artisa baglanmaktadir(13).

Klinik belirtiler, infekte epitelial hücrelerin histopatolojik analizinde büyük, eozinofilik intrasitoplazmik inkluzyon cisimciklerinin varligi, IFA testi ve virus izolasyonu teshise yardimci olmaktadir(47).

Kanarya çiçegi virusu, solunum yolu ve deri lezyonlarindan hazirlanan inokulumlarin, embriyolu yumurtalarin CAM'I üzerine inokule edilmesi ile izole edilebilir. 4-5 günlük inkübasyondan sonra CAM çikarilir. FTS ile yikanir ve lezyonlar yönünden incelenir. Büyük sarimsi plaklar, ödematöz siskinlikler yada dagilmis sarimsi lezyonlar ile birlikte membrandaki damarlasma pozitif sonucu göstermektedir(13).

Infekte kuslara destekleyici tedavi uygulanir. Sekonder infeksiyonlara bagli olarak uzun dönem antibiyotik tedavisi ve antifungal tedavi gerekli olabilir(29,47).

Kutenöz formdaki bireysel vakalar, antiseptik ve bakteriyostatiklerin lokal olarak uygulanmasiyla basarili olarak tedavi edilebilmektedir. Infekte bölgelere, günlük olarak bir veya iki kez aseton uygulanmasini takiben %70 alkol ile hazirlanan %1-3'lük merbromin solusyonunun uygulanmasi basarili sonuçlar vermistir(3,13).

Infekte bireylerin ayrilmasive insekt kontrolu yayilmayi azaltabilir(13,29,47). Saha susunun, tavuk embriyo fibroblast kültürlerinde 6 kez pasajinin yapilarak ve 1/1000 oraninda sulandurularak kanat zarina uygulanmasi suretiyle kanaryalarda immunite olusturulur(13). Dört aylik kuslar asilanabilir ve yillik asilama sivrisinek sezonundan 4 hafta önce tavsiye edilir. Kuslarda asilamadan 3-4 hafta sonra immunite gelisir(29).

Herpesvirüs Infeksiyonlari

Herpesvirus infeksiyonu, psittacinelerde ilk kez 1930'larda tanimlanmistir(47).

• Pacheco Hastaligi veya Inkluzyon Body Hepatitis
• Respiratorik Herpesvirus
• Budgerigar Herpesvirus
• Kutanöz Herpesvirus

Pacheco hastaligi : Pacheco hastaligi, psittacine kuslarinda, herpesviruslarin neden oldugu, oldukça kontagiyöz, akut seyirli bir hastaliktir(25). Hastalik, psittacine kuslarindan baska güvercinlerde ve yirtici kuslarda da bildirilmistir(51). Diger herpesvirus infeksiyonlarinda oldugu gibi, hayatta kalan kuslar tasiyici olabilirler, virusu etrafa yayabilirler ve duyarli psittacine türlerinde infeksiyon olusturabilirler (25,29).

Hastalik, ilk kez 1930 yilinda Brezilya'da, Pacheco ve Bier tarafindan tanimlanmistir. Ancak 1975 yilina kadar hastalikla ilgili olarak çalisma yapilmamistir. 1978 yilinda Ingiltere'de, ilk kez vakalardaki etkenin herpesvirus oldugu ortaya konulduktan sonra, 1991 yilina kadar bütün dünyada psittacine kuslarinda herpesvirus infeksiyonu bildirilmistir(25).

Klinik olarak, saglikli olarak görünen bir kus ertesi günü ölü olarak bulunabilir. Bu akut ölüm sendromu, hastaliktan süphe ettirir. Bu kuslarin, post mortem muayenesinde belirgin bir lezyondur. Muayene sirasinda gastroin testinal kanalda yem bulunabilir. Bazen splenomegali, hepetomegali ve karacigerde multifokal nekrozlar görülebilir (47,51).

Histopatolojik olarak, dalak, kemik iligi, barsak, böbrek, karaciger, ovaryum gibi organlarda eozinofilik intranükleer inklüzyon cisimcikli sinsityal hücre formasyonu görülmektedir(47,51). Ultrastrüktürel inceleme, intranükleer inkluzyon cisimciklerinin morfolojik olarak herpesvirusa benzer, sayisiz virus partiküllerini içerdigini gözler önüne sermektedir. Bu veriler, Pacheco hastaliginin sistemik bir hastalik oldugunu ortaya koymaktadir(51).

Akut ölüm sendromu, hastaliktan süphe ettirir. Teshis için, histopatolojik inceleme gereklidir. Psittacine herpesvirus antiserumu kullanilarak virus nötralizasyon testi yapilabilir.

Ingiltere'de yapilan bir çalismada; virus, tavuk embriyo karaciger hücre kültürlerinde izole edilmistir. Herpesvirus izolatlarinin identifikasyonu, herbir izolatin CVL 644/81 referans susuna karsi hazirlanan Pacheco antiserumunun kulanildigi, virus nötralizasyon testi uygulanarak yapilmistir. Bu sus, 1981 yilinda Ingiltere'de pisittacinelerdeki Pacheco hastaligina ait bir salgindan elde edilmistir. Serum ise, 3-5 haftalik SPF piliçlere virus inokulasyonuyla elde edilmistir(25).

Bu hastaligin tedavisinde, insan genital ve sistemik herpesvirus tedavisinde kullanilan asiklovir'in kullanimi hakkinda yayinlanmis birkaç rapor bulunmaktadir. Bir salgin sirasinda bu ilacin kullanimi, daha düsük morbidite ve mortalite saglamaktadir. Oral olarak 80 mg/kg dozunda veya intravenöz olarak 40 mg/kg dozunda günde 3 kez uygulanmaktadir(47).

Kafese yeni konulacak kuslara sert karantina önlemleri uygulanmalidir. Son zamanlarda subkutan olarak 2 asi uygulanmaktadir. Bu asilar Pacheco hastaligi virusunun öldürülmesiyle elde edilir. Diger herpesvirus serotiplerine karsi kros koruma bildirilmemistir(47).

Respiratorik Herpesvirus : Pet kuslarinda herpesvirus tarafindan 2 tip respiratorik infeksiyon bildirilmistir.

Bunlardan birincisi, infeksiyöz laryngotracheitis'inkine benzer lezyonlara sahip Amazon tracheitis'tir. Bu hastalik, daha çok Amazon papaganlarinda görüldügü için bu isim verilmistir. Etken, serolojik olarak ILT virusuyla bir grup spesifik antijeni paylasir ve ILT virusunun bir mutant susu olarak kabul edilir(51).

Klinik belirtiler, dispne pseudomembranöz tracheitis, konjunktivitis ve sinusitistir. Fibrinöz bronkopneumoni nadiren görülür(47).

Teshis farenksten alinan swab örneklerinden virusun üretilmesiyle yapilir(47).

Tedavi semptomatiktir ve hastalikli bölgelerin temizlenmesini, sekonder bakteriyel ve mantar infeksiyonlarina karsi korumayi içerir. Asitlovir, herpesvirus süphesi bulunan birkaç vakada yararli olmustur(47).

Ikinci form, virusun akcigere tropizm gösterdigi, bronsiyal epitel hücrelerinde intranükleer inkluzyon cisimcikli sinsityal hücre formasyonunun görüldügü ve daha çok pareektlerde rastlanan formdur. Diger organlarda intranükleer inkluzyon cisimcigi ve sinsityal hücre formasyonunun görülmemesi, bu virusun asagi solunum sisteminin silli epitelyumlarina tropizm gösterdigini kanitlamaktadir. Etkenin ILT virusunun farklilasmis bir susu olabilecegi düsünülmektedir(51).

Tsai ve ark.(51), yaptiklari bir çalismada, respiratorik herpesvirus infeksiyonun ikinci formunun, histelojik ve elektron mikroskobik gözlemlere dayanarak ILT hastaligindan oldukça farkli oldugunu göstermistir. ILT virusu baslica tracheaya affinite gösterir ve siddetli hemorajik veya fibrinöz nekrotize yangi olusumuna neden olur. Aksine respiratorik herpesvirus infeksiyonunun ikinci formu, belirgin bir selüler reaksiyona neden olmaksizin daha asagi solunum organlarina affinite gösterir(51).

Budgerigar Herpesvirus (Muhabbet Kusu Herpesi) : Bu infeksiyon, embriyonal ölümlerin artisiyla karakterize, nadir görülen bir herpesvirus infeksiyonudur. Virusun yumurtaya geçtigi görülmekte ve öncelikle tüylerde bulunmaktadir. Muhabbet kuslarinin “feather duster” sendromu ile yakinligi oldugu düsünülmüs ancak henüz kanitlanamamistir. Virus embriyolu tavuk yumurtalarinda üretilebilir. Tedavisi yoktur(47).

Kutanöz Herpesvirus : Birkaç macaw ve cockatoo türünde ayak ve bacak üzerinde papillom benzeri kutenöz lezyonlar tanimlanmistir. Klinik olarak pek önemli degildir. Elektron mikroskobik çalismalarda etkenin herpesvirus benzeri partiküller oldugu saptanmistir(47).

Polyomavirus Infeksiyonu

Yavru Muhabbet Kusu Hastaligi [Budgerigar Fledgling Disease(BFD)] : Yavru muhabbet kusu hastaligi etkeni, Papovavirus familyasinda klasifiye edilen polyamavirustur. Bu hastalik, genel olarak muhabbet kuslarinda görülmektedir. Buna karsin birkaç polyomavirus ve polyomavirus benzeri etkenin, diger psittacine türleri üzerinde de etkisi bulunmaktadir(42,47).

Klinik belirtiler, 5-6 haftaya kadar olan genç kuslarda görülmektedir. Hastaligin erken döneminde hayatta kalan kuslarda bas, boyun, sirt ve karindaki tüylerde dökülmeler sekillenmekte ve geride kalan tüylerde ise gelisim bozuklugu olusmaktadir. Karinda gerginlik, deride diskolarasyon ve gelisimde gerileme görülebilir(47). Etken,

1-2 haftalik muhabbet kuslarinda ölüme neden olmaktadir(42).

Teshis için IFA ve diger serolojik testler yapilir. Histopatolojik analizde, çogu iç organlarda, gonaldlarda, tüy foliküllerinde bazofilik nükleer inklüzyon cisimcikleri görülebilir. Teshiste anamnez ve klinik bulgular, histopatolojik bulgularla kombine edilebilir(47).

Birçok arastirici, yüksek oranda vertikal bulasmanin olduguna inanmaktadir. Tasiyici damizlik kuslar muhtemel infeksiyon kaynagidir. Horizontal bulusma da kafes kosullarinda önemli bir rol oynayabilir. Infekte yavru kuslar fazla sayida virus partikülü yayarlar. Bununla birlikte, ne virus hakkinda ne de virusun nasil bulastigi konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadir. Hastaligin kontrolünde esas olan dikkatli gözlemlemedir(47).

Arbovirus Infeksiyonlari

Arboviruslar, çesitli hayvanlarda infeksiyonlara yol açan viruslardir. Baslica arboviruslar; western ve eastern encephalitis viruslaridir(4).

Bu virusla infekte kuslarin birçogu asemptomatik tasiyici olarak kalir. Bununla birlikte, bazi türlerde, özellikle eastern encephalitis virusu ile infekte kuslarda, klinik hastalik ve ölüm görülebilir. Sülünler dogal infeksiyona oldukça duyarlidirlar(13).

Arboviruslar, arakonakçi arthropodlarda çogalir ve kan emme sirasinda duyarli hayvanlara geçerek infeksiyon olustururlar(4). Ayrica direk bulusma da mümkündür. Bu bulusma çok az öneme sahiptir. Kuslarda merkezi sinir sistemi bozukluklari, muskuler tremorlar, tortikolis ve çesitli derecelerde paraliz görülür(13).

Postmortem muayenede, spesifik bulguya rastlanmaz. Etkenin izolasyon ve identifikasyonu için 10 günlük embriyolu tavuk yumurtalari kullanilir. Beyin, karaciger ve dalak en çok virus içeren dokular olup bu dokulardan hazirlanan emülsiyonlar embriyolu tavuk yumurtasinin ammiyotik bosluguna injekte edilir. 18-72 saat içerisindeki embriyo ölümleri pozitif kabul edilir. Virusun identifikasyonu, nötralizasyon testleri ile yapililabilir(13).

Koruma için profilaktik asilamalar yapilabilir. Ayrica arthropod vektörlerle de mücadele edilmesi gereklidir(13).

Leukosis

Leukosis, bir virusun neden oldugu, çesitli lökositlerin anormal çogalmasiyla karakterize bir hastaliktir. Çesitli tipteki lökösitlerin veya onlarin köken hücrelerinin anormal derecede çogalmasiyla neoplastik dokular sekillenebilmektedir. Temelde, bozulmus hücre tiplerine göre erythroleukosis, myeloid ve lymphatic olarak bilinen leukosis formlari ortaya çikmaktadir(6).

Bulusmanin direkt temasla, yumurta araciligiyla ve ayni zamanda arthropod vektörler araciligiyla meydana geldigi düsünülmektedir(13).

Evcil kanatlilarda sinir, karaciger ve diger bazi dokulari etkileyen lenfoid leukosis yüksek bir insidese sahiptir. Birkaç hafta veya birkaç aylik inkubasyon peryoduna sahip bir virusun hastaliga sebeb oldugu ortaya konulmustur. Kafes kuslarinda görülen leukosisin, evcil kanatlilarda görülen leokosisle ayni sekilde olusup olusmadigi kesin degildir(6).

Leukosisin klinik belirtilerini zayiflama ve ölümle sonuçlanan siddetli kilo kaybi olusturmaktadir. Bazi kuslarda anemi görülür ve hastalik ilerledigi zaman gri veya sarimsi renkte ishal olusur. Istah ve aktivite azalmistir. Kuslar neurolenfomatosis olarak bilinen leokosisin sinirsel formuna yakalandigi zaman bir veya iki bacakta ya da kanatta parsiyel paralizi görülür(6). Otopside, lenfoid leukosiste karaciger, dalak ve böbrek gibi organlarda çesitli büyüklükte sinirli bayaz nodüller görülür. Sayet lenfoid hücre infiltrasyonu diffuz olarak sekillenmisse bu organlarin büyümüs oldugu görülmektedir. Etkilenen organlar açik pembe ile sarimsi-bronz veya krem rengindedir(13).

Tedavisi yoktur. Hastaligin nedeni bir virüs oldugu için hasta kuslarla temasta olan kuslarin veya hasta sürülerden ürertilen kuslarin infekte olmasi muhtemeldir. Leukosisten süphelenildigi zaman yapilabilecek tek sey ötenazidir(6).

MANTAR HASTALIKLARI

Mantarlarin çogu opurtunistiktir ve immunosupresyon, antibiyotik tedavisi, agir hastaliklari ve diger bazi durumlarda ortaya çikarlar. Aspergillosis ve Candida türleri, konakçi direncinin düsük oldugu durumlarda opurtunistik bir etken olarak rol oynayabilir. Kronik hipovitaminozis A'dan ileri gelen squamöz metaplazi, kafes stresi, poxviruslarin ve diger hastaliklarin varligi aspergillozis'in gelismesi için predispoze faktörlerdir(47).

1)Aspergillus Infeksiyonlari (Aspergillosis)

Aspergillosis en yaygin kanatli hastaliklarindan bir tanesidir. Hastalik etkeni A. fumigatus'tur. Ayrica A. flavus, A. niger, A. nidulans ve A. terreus da patojen türler arasindadir(23,34).

Bütün kus türlerinin infeksiyona duyarli oldugu görülmektedir. Papagan, parakeet ve kanaryalar daha sik infekte olan türlerdir. Hastalik hem kafes kuslarinda hemde dogada serbest olarak yasayan kuslarda yaygindir(34).

Aspergillosis kuslarda genellikle iki formda görülür. Kronik form opurtunistik bir infeksiyondur ve immunosupresyon durumuyla iliskilidir. Lezyonlar tracheal bifurkasyonda, gögüs ve hava keselerinde yaygin olarak bulunur. Deri, kursak ve özafagusa ait granulomlar bildirilmistir. Ses kaybi, depresyon, kusma, PU/PD ve kilo kaybi klinik belirtileri olusturur. Merkezi sinir sistemi belirtileri hastaligin siddetli nekrotize formunda görülebilir. Akut form fungal sporlarin çikarildigi formdur. Bu formun çogu vakalarda öldürücü oldugu bildirilmistir. Genellikle çok miktarda milier granülomlar bulunur. Ayrica depresyon, anoreksi ve PU/PD gibi klinik belirtiler görülür(47). Klinik belirtiler çok çesitli olup hemen hemen her organda lezyonlar bulunabilir. Fungus ilk önce solunum kanalina yerlesir ve özellikle, akciger ve hava keselerinde karakteristik lezyonlar olusur(34).

Perakut pneumonik formda, akcigerde konjesyon ve sarimsi milier nodüller göze çarpar. Herbir lezyon bir hiperemi alani ile çevrelenmistir. Hastaligin ileri dönemlerinde konsalidasyon alanlari olusur ve milier nekrotik nodüller birleserek daha büyük nodüllere dönüsür. Ölümden önce akciger dokusunun büyük bir bölümü bu görünümü almistir. Bazen disk biçiminde nekrotik plaklar gelisir. Plaklar daha çok hava keselerinde olusur. Bu plaklar akcigerde olusan plaklara çok benzemektedir(34)

Akut vakalarda sadece hafif yangisel lezyonlar bulunabilir. Nekrotik plaklarin gelismesinden önce hava keselerinin seröz membrani yavas yavas kalinlasir ve beyazimsi bir görünüm alir. Bazen E. coli ve M. tuberculosis gibi sekonder bakteriyel infeksiyonlar olusur ve irin olusumu görülebilir. Lezyonlar hava kesesi ve akcigerlere göre üst solunum yolunda daha az görülür. Bazen agizdaki müköz membranda plak benzeri lezyonlar meydana gelir. Hatta sindirim kanalinin asagi kisimlarinda ve barsaklarda da meydana gelebilir. Abdominal hava keselerindeki lezyonlarin yayilmasiyla peritonitis gelisir. Aspergillus tarafindan olusturulan nekrotik nodüller karaciger, böbrek ve diger organlarda da bildirilmistir. Bazen beyinde apseler olusur ve göz lezyonlari da bildirilmistir(34). Teshis solunum sistemindeki tipik lezyonlarin varligina dayanir(34). Siddetli lökositozis, serumda CPK, LDH ve SGOT düzeylerinde artis, hava kesesi, trachea ve diger kanli agar ve Sabourand dekstroz agarda gelisir. Radyografi bazen hava kesesi bozukluklarini gösterebilir. Kesin teshis endoskopi ve laparotomi ile konulur. Böylece hava keseleri yüzeyindeki ve serozadaki nodüller ve plaklar görülebilir. Çogu yirtici türler için seroloji mümkündür(47). Son zamanlarda teshis için enzim-immunohistokimyasal yönteme basvurulmaktadir. Bu amaçla monoklonal ve poliklonal antikorlar kullanilmaktadir(12).

Akcigerdeki lezyonlar hifa içermedigi zaman hastalik tüberküloz veya pseudotüberküloz ile karsilastirilabilir. Çiçek ve trichomoniasis bazen agiz boslugunda aspergillozis lezyonlarina benzer lezyonlara neden olabilir. Barsaktaki granülomatöz lezyonlar E. coli ve tüberküloz basili tarafindan da olusturulurlar(34).

Tedavi güçtür ve mümkün oldugu kadar erken baslanilmalidir(47). Infeksiyon solunum ve sindirim yoluyla sporlarin alinmasiyla olustugundan dolayi hijyen kosullarina uyulmasi infeksiyonu önleme açisindan ilk yapilacak islemdir(34). Sayet bir infeksiyon olusursa, bütün infeksiyon kaynaklariortamdan uzaklastirilmali, kafes ve kusluklar sicak sodali veya deterjanli sularla temizlenmelidir. Hastaliktan süphelenildiginde veya teshis konuldugunda hastalik çok ilerlemis oldugu için çogu vakalarda tedavinin basarili olmasi mümkün degildir. Nistatin, günde 2 defa 15 dakikalik sürelerle aerosol olarak uygulanmasi önerilmektedir. Papaganlarda potasyum iode'nin, 60 ml içme suyu içerisinde 150 mg miktarinda günasiri olarak verilmesinin hastaligin önlenmesi açisindan etkili oldugu ileri sürülmüstür. Bu doz, kusun büyüklügüne ve türüne bagli olarak hekim tarafindan degistirilebilir(34).Amfoterisin-B, FTS ile sulandirilarak 1 mg/kg oraninda intratracheal yolla günde iki kez verilebilir. 5-flusitosin, 60 mg/kg dozunda oral yolla günde 2 kez verilir. Gerekirse tüple beslenme, sivi tedavisi gibi destekleyici tedaviler ve sekonder infeksiyonlarin tedavisi yapilmalidir(47).

2)Candida Infeksiyonlari (Candidiasis) :

Thrush, moniliasis veya kandidosis olarakta adlandirilan Candidiasis, Candida albisas'in neden oldugu bir hastaliktir. Genellikle kuslarin sindirim kanalini infekte eder. Bunlar gastrointestinal sistemde normal olarak bulunabilirler. Stres veya hastalik durumlarinda, genç kuslarda opurtunistik bir etken olarak rol oynadigi görülmektedir. Birçok arastirici cockatiel ve lovebirdlerde candida infeksiyonlarinin primer olduguna inanmaktadirlar(47).

Candidiasiste kilinik olarak kursak stazisi, kursagin kalinlasmasi ve gelisememe görülmektedir. Özellikle tetrasiklinler gibi antibiyotiklerle yogun bir tedavi ve hijyen kosullarinin kötü olamasi duyarliligi arttirmaktadir(47). Kronik olarak infekte passerine kuslarinda çevreye karsi ilgisizlik ve tüylerde karisiklik tanimlanmistir(34).

Teshis, otopside kursakta lezyonlarin görülmesi, labarotuvar muayeneleri ile izolasyon ve indentifikasyona gidilmesi suretiyle konulabilir(34). Ayrica enzim-immunuhistokimyasal yöntemlerlede teshis mümkündür(12).

Trichomoniasise ait lezyonlar ile özefagus ve kursak epitelyumunun nekrozisi, birçok açidan candidiasisde olusan lezyonlara benzemektedir(34).

Tedavide, kursak bosaltilir ve çok sulandirilmis klohekzidin solusyonu ile yilkanir. Nistatin, 0.003 ml/g dozunda, maximum 2 ml, oral olarak günde iki kez yedi gün boyunca kullanilabilir. Dirençli veya sistematik hastaliklarda 30 mg/kg dozajinda günde iki kez oral olarak 10 gün boyunca ketokonanazol ile tedavi edilir(47).

3)Dermatomycoses

Patojenik dermatofitler Microsporium ve Trichophyton genuslarinda toplanir. Evcil tavuklarda T. gallinae'nin olusturdugu favus denilen hastaliga sikça rastlanmaktadir. Bununla birlikte, kuslarda yalnizca Trichophyton türlerinin hastalik olusturdugu bildirilmektedir.

Vahsi passerine kuslarindaki lezyonlar, özellikle bas bölgesinde alopecia ile karakterizedir. Deri kalinlasir ve kirisik bir hal alir. Hafif bir doku reaksiyonu olusur(34).

Lezyonlarin makroskobik görünümü, hastaliktan süphe ettirir. Ancak dogru teshis için labaratuvar muayeneleri ve özel kültür metodlari gereklidir. Infeksiyonun epidermotik ve cnemidocoptik uyuz etkenlerinin neden oldugu deri lezyonlari ile karistirilmasi mümkündür. Yetersiz beslenmeninde kafes kuslarinda alopeciaya neden oldugu bilinmektedir. Ektoparazit infeksiyonlari ile birlikte dermatomycoses'e rastlanilabilecegi de unutulmamalidir(34).

Tedavi amaciyla oral yolla griseofulvin verilebilir (34).

PARAZITER INFEKSIYONLAR

Protozoa Infeksiyonlari

1)Trichomonas infeksiyonu : Trichomonaslar, insan ve hayvanlarin sindirim ve genital kanalinin flagellali protozoon paraziti olup, T. gallinae yirtici kuslarda “frounce” ve güvercinlerde ise “canker” hastaligina neden olmaktadir(47). T. galliane tarafindan olusturulan infeksiyona bildircin, kanarya, muhabbet kuslari ve özellikle genç güvercinler duyarlidir(29,42,47). Klinik olarak; ishal, kusma, istahsizlik, su içememe ve agirlik kaybi görülür. Infekte kuslarin bogazinda beyaz kazeöz tortu bulunur. Oral ve okulanazal akintilar bulundugu için hastalik, solunum sistemi hastaliklariyla karistirilabilir. Agiz, farinks, özafagus ve kursakta ülserler mevcuttur. Primer olarak üst sindirim sisteminin bir hastaligi olmasina rahmen karaciger, akciger ve diger organlarda da infeksiyonlar olusabilmektedir. Trichomonas'lar genellikle psittacosis, viral, bakteriyel ve parazitel hastaliklarla birlikte bulunablir. Tedavinin basarisi, trichomoniasis tedavisine ilaveten diger hastaliklarin tedavisine de baglidir(29).

Charlton ve ark. (16), güvercinlerde, sistemik trichomoniasis sonucu akciger, kalp, karaciger ve intestinal mezenteriumda kazeöz nekrozlar bulundugunu bildirmektedir.

Canli kuslarda, diski, kursak ve gastrointestinal içeriklerin ve ayrica bogazdan alinan mukus örneklerinin muayenesinde etkenler kolaylikla ortaya konulabilir(29,47). Histopatolojik kesitlerde gastroin testinal nekrozis vardir ve bu kesitlerde etkenler identifiye edilebilir. Nekrotik alanlar çevresinde yaygin heterofilik infiltrasyon gözlemlenmektedir. Hematoksilen-eozin, periodic asit-Schiff ve Gomori trichrome boyamalari kullanildigi zaman nekrotik debris ve yangi, trichomonas etkenlerinin görülmesini engellemektedir. Modifiye Bodian gümüs boyama, trichomonas'larin görünür hale gelmesi için kullanilan bir boyama metodudur(16).

Hastalik, megabakteriyozis ile karistirilabilir. Canli kuslardan alinan kanin hematolojik muayenesinde, T.galliane ile infekte olan kuslarin lökosit sayisinin normal oldugu, aksine megabacteri ile infekte kuslarda lökositosiz ve hetorofilinin bulundugu bildirilmistir(31).

Hastalarin sagaltiminda, ronidazol, türevleri kullanilmaktadir. Korunmada, stres faktörleri ortadan kaldirilmali ve diger hastaliklar yönünden hayvanlar kontrol edilmelidir(29). Bunun yanisira karantina ve hijyenik önlemlerede uyulmalidir(47).

2) Giardiasis : Trophozoitleri memeli hayvan ve kuslarin gastrointestinal kanalinda çogalan ve kistleri diski ile atilan bu etkenler, flagellali protozoonlardir. Kistler 9- 14 mm , trophozoitler ise 9- 15 mm uzunlukta olup tophozoitleri sapsiz bir tenis raketine benzemektedir(33). Muhabbet kuslari, cockatiel, lovebird ve brotogeris türleri duyarli türlerdir(30,42,47,49). Diski ile kontamine olmus yem ve sular, çogu salginlarda infeksiyon kaynagi olarak rol oynamaktadir(47). Son çalismalar, filtre edilmis içme sularinda bile yüksek oranda giardia kistlerinin bulundugunu göstermistir. Bu durum, içme sularina rutin olarak katilan klora karsi giardianin direncinin yüksek olmasina baglanmaktadir(49). TSAI ve ark.(49), 534 passerine ve pisittacine kuslari üzerinde bir çalisma yapmislardir. Bu çalismada, ithal kuslarin 1/241'inde ve bölgesel muhabbet kuslarinin 85/293'ünde giardia türleri saptanmistir.

Kafes kuslarinin giardia infeksiyonlarinda, enteritis, ishal, kusma, agirlik kaybi, periferal eozinofili, kasinti, tüy koparma ve kendini yaralama, diskilamada artma, diskida sindirilmemis yem taneleri bulunmasi ve hipoproteinemi bildirilmistir(42,47). Muhabbet kuslarinda görülen tüy koparma, cockatiellerdeki kadar yaygin degildir(42).

Giardiasis'in teshisi, immunolojik ve serolojik testlerle veya diskida trophozoitlerin ve kistlerin görülmesiyle yapilmaktadir. Kesin tani için, flatasyon ile diski muayenesi veya trichrom boyama yöntemiyle hazirlanmis diski preparatlarindan yararlanilmaktadir(30,42).

Sagaltim amaciyla, bir galon su içerisine bir çay kasigi dimetridazole kareistirilarak 5 gün buyunca verilmesinin etkili oldugu düsünülmüs, ancak sürülerde toksik etkisinin oldugu bildirilmistir. Ibronidazole ise, 500 mg/galon içme suyu ile verildiginde etkili olmaktadir. Metronidazole, 20-35 mg/kg dozunda intramuskuler olarak veya agiz yolu ile günde 2 kez 7-10 gün süreyle verilebilir. Ayrica vitamin E ve selenyum uygulamalarindan da olumlu sonuçlar alinmistir. Tedavinin etkinligi bireysel faktörlere baglidir ve bazi kuslarda, özelliklede Lutino cockatiellerde uzun süre tedavi gerekebilir. Koruma için, temizlik ve hijyen kosullarina dikkat edilmelidir. Bir çok arastirici, tedaviye ragmen bazi bireylerin veya sürülerin tasiyici durumlarini sürdürebilecegine inanmaktadir(47).

3) Hexamitiasis : Hexamitiasis, hindilerde, güvercinlerde ve gallinaceous kuslarinda kataral enteritise neden olan flagellali bir protozoondur. Etken güvercinlerde Hexamita columbae'dir(33). Özellikle genç güvercinler infeksiyona duyarlidir. Klinik belirti olarak agirlik kaybi ve ishal görülür. Taze diskidan hazirlanan smearlerde etkenin görülmesi ile tani konulabilir(29). Hastalik giardiasis ve trichomoniasis ile karistirilabilir(33). Nitroimidazol derivatlari, karnidazol, dimetridazol, ronidazol ve metrinidizol etkili antiprotozoer ilaçlardir. Karnidazole en iyi seçenektir. Fekal-oral bulusmanin önlenmesi hexamitiasis'in kontrolünde yararlidir(29).

4)Coccidiosis : Güvercin, papagan, kanarya, ispinoz ve muhabbet kuslarinda

Eimeria ve Isospora türleri siklikla görülmektedir(29,33,49).

Eimeria oositi 4 sporokist ve her sporokist içerisinde 2 sporozoit içerirken, Isospora oositi 2 sporokist ve her sporokist içerisinde 4 sporozoit içermektedir(33).

E. labbeana ve E. columbarum güvercinlerde coccidiosise neden olmaktadir(17). Bu etkenler saglikli güvercinlerde de tespit edildiginden patojeniteleri hakkinda tartismalar sürmektedir. Güvercinlerde coccidiosisin ortaya çikmasinda stres faktörleri, beslenme yetersizligi ve diger hastaliklar sonucu hayvanin zayif düsmesi etkili olmaktadir(29).

Coccidiosis, primer olarak yemleri yer üzerinde verilen kuslarda meydana gelir. Konakçi spesifik olan Eimeria türleri, genelde duedonuma yerlesen, ince barsak paraziti olarak bilinmektedir(49).

Passerine kuslarinda konvulsiyonlar ve ani ölümler bildirilmektedir. Akut infeksiyonlarda, çevreye karsi ilgisizlik, tüylerde karisiklik, istahsizlik, ishal bulunmakta ve hayvanlar sonuçta asiri zayiflayarak ölmektedirler(33).

Klazoril, amprolium, sulfaklorpiridazin, sulfadimetoksin ve sulfametazin etkili koksidiostatik ilaçlardir. Tedaviden sonra vitamin B ilavesi yararlidir. Nitrofurazone sekonder bakteriyel enterik infeksiyonlari önleyebilmektedir. Ancak güvercinlerde coccidiosis tedavisi için tavsiye edilmemektedir(29). Bir litre su içerisine 5 ml sulfamezatin karistirilarak 3 gün boyunca verilir. Sonraki 2 gün tedaviye ara verilir, sonra 3 gün boyunca tekrar kullanilir. Bu sekilde ilaç, 3:2:3 düzeniyle kullanilmaktadir. Solusyon günlük olarak hazirlanmalidir(23).

Coussement ve ark.(17), güvercinlerde, klazoril'in 4-5 gün süreyle 2. 5 mg oral kullanimi sonucu Eimeria'larin hem seksüel hemde aseksüel çogalma dönemlerinin bozuldugunu, böylece paraziter hayat sikluslarinin engellendigini bildirmektedir.

5)Cryptosporidiosis : Cryptosporidium, memeli, sürüngen, balik ve kuslarda gastrointestinal, solunum ve üriner sistem epitellerine yerlesen küçük koksidian protozoonlardir(24,30,36,49). +

Bu protozoon, kafes kuslari arasinda, papagan, kanarya, ispinoz ve muhabbet kuslarinda görülmekte olup, zoonoz bir hastaliktir(49).

Goodwin tarafindan yapilan bir arastirmada, 24 günlük cockatiel ve 1.5 yasli muhabbet kuslarinda klinik olarak, agirlik kaybi, kursak genislemesi, enteritis görülürken, histopatolojik olarakta barsak villuslari arasinda Cryptosporidium etkenleri, barsak mukozasinda lenfosit infiltrasyonu, akcigerlerde bazofil ve eozinofil infiltrasyonu gözlemlenmistir. Ayni arastiriciya göre, ölüm nedeni olrak bu muhabbet kuslarinda barsakta gida emilmesinin yetersizligi, cockatiellerde ise solunum yetersizligi gösterilmistir(24).

Teshis için, canli hayvanlardan alinan diski örnekleri asit fast yöntemi ile boyanir ve varsa oositler tespit edilebilir. Ölen veya öldürülen hayvanlarda kisa süren poatmortem dönemi ve otoliz olusmamasi patognomoniktir. Histolojik muayenede barsak kriptlerinde etkeni görmek mümkündür(24).

Cryptosporidiosis'in spesifik bir ilaci yoktur. Infekte hayvanlar karantinaya alinarak hijyenik kosullarin düzeltilmesine özen gösterilmelidir(24).

6)Toxoplasmosis : Toxoplasmosis, Toxoplasma gondii'nin neden oldugu infeksiyöz bir hastaliktir. Kanarya, güvercin, evcil kanatlilar ve bazi vahsi kanatli türlerinde hastaliga neden olmaktadir. Hastalik kanatlilarda yaygin olmamakla birlikte, hastalik olustugu zaman karaciger, dalak ve akcigerde nekrotik odaklar meydana gelebilir. Kuslar etkeni muhtemelen kedi diskisi ile bulasik kumlardan alirlar. Toxoplasma siklusunda kuslar arakonakçidirlar(30).

7)Sarcocystis infeksiyonu : Sarcocystis falculata'nin psittaciforme, passeriforme ve columbiforme kuslarini içeren çok genis bir arakonak spektrumu bulunmaktadir. Duyarli kuslarda, pulmoner kan damarlarinin tikanmasina bagli olarak bazen ölüm görülebilir. Kronik infeksiyonlarda, iskelet kaslarinda ve daha az olarak da miyokardda kistler olusabilir(49). Otopside, kistler özellikle bacak ve gögüs kaslarina lokalize olmus 0, 5 mm 'den daha az genislikte ve yaklasik 4 mm uzunlukta sarimsi beyaz alanlar olarak görülebilmektedir(33).

TSAI ve ark. (49), 534 kus üzerinde yaptiklari bir çalismada, 5 kusta sarcocyst bulmuslardir. Bunlardan 4'ünde kistler gögüs ve but kaslarinda görülürken, bir Amazon papaganinda kistler kalp, gögüs ve kloakal kasta görülmüstür.

Endoparazit Infeksiyonlari

1)Nematodlar : Kanarya, muhabbet kuslari ve papaganlarda en çok Spiroptera incerta ve dispharynx türleri görülmüstür. Bunlar bezli mide ve kasli mideye yerlesirler. Barsakta porrocaecum ve ascarid türleri, ince barsakta ve kasli midede ise capillaria türlerine sik rastlanilmistir(33). Ascarid'ler, Australian parakeet ve cockatiellerde çok görülmektedir. Bu durum, onlarin yemlerini yer üzerinden toplamaya egilimli olmalariyla yani beslenme aliskanliklariyla alakali olabilir(2).

Klinik belirtiler, parazitin yerlestigi yere ve sayisina göre degisiklik göstermektedir. Spiropteralar, tasli ve bezli midenin submukozasina yerlesmekte ve sayisina bagli olarak agirlik kaybi, sindirim yetersizligi ve ölümlere yol açmaktadir. Porrocaecum, ascarid ve capillaria'lar ise klinik semptom olarak ishal, tüy kaybi ve halsizlige neden olurlar(33).

Haterakis galliane infeksiyonu genelde zararsizdir. Ancak bazen sekumda toplu igne basi büyüklügünde hemorajilere neden olmaktadir. Bu parazitler Histomonas melagris'in ara konakçisi olduklarindan tehlikelidirler. Spiroptera ve capillaria'larin tedavisinde, levamizol hidroklorid, tetramizol, fenbendazol, piperazin veya 200 mg/kg dozda subkutan metiridin kullanilabilecegi bildirilmektedir. Ancak bu parazitin arakonakçisi olan toprak solucanlarina karsi önlemlerin alinmasi gerekmektedir(1,33). Capillaria ve ascarid infestasyonlarinda 4-6 hafta araliklarla tekrarlanan tetramizol kullanilir. Bir litre içme suyu içerisinde %3'lük solusyonlardan 5 ml katilir(23).

Ascarid ve heterakis infestasyolari, tetramizol ve piperazinle basarili bir sekilde tedavi edilebilmektedir. Ilaç 1 ml/100g canli agirlik hesabiyla agizdan uygulanir. 12-24 saat sonra da yagli bir sürgüt verilmesiyle ölü parazitlerin atilmasina yardimci olunur(29,33). Ivermektin'in tüm nematod türlerini etkiledigi bildirilmektedir(29). Piperazin sadece ascaridlerde etkilidir. Fenfendazole ve mebendazole ascaridler, capillaria ve muhtemelen digerleri içinde etkilidir. Ancak 3 gün boyunca kullanilmalidir. Levamizol, ascaridlere ve capillarialara karsi etkilidir(29).

Syngamus trachea, passeriformes, psittaciformes, columbiformes, galliformes, piciformes, anseriformes gibi genis konakçi spektrumuna sahip, yetiskinleri trachea veya bronslarda bulunan parazitlerdir. Parlak kirmizi parazitler mukoz membrana yapismis olarak görülürler. Disileri 40 mm uzunluguna ulasir. Erkekleri 6 mm 'yi geçmez.

Özellikle küçük kuslarda daha siddetli semptomlara neden olurlar. Sonuçta dispne veya asfeksiyle sonuçlanan kismi veya tam olarak trachea tikanmasina neden olurlar. Infekte kuslar boyunlarini ileri dogru uzatirlar ve agizlari açiktir. Öksürük görülebilir. Siddetli vakalarda istah azalmasi, kondisyon kaybi, parazitin kan emmesine bagli olarak anemi ve sonuçta ölüm görülür. Parazit hava keselerinede yerlesebilir. Durgunluk, çevreye karsi ilgisizlik ve gün boyunca uyuma görülmektedir. Her birkaç dakikada bir dinlenirken sanki birsey yutuyormus gibi baslarini ileriye dogru uzatir ve agizlari açiktir(23,33).

Her ml'sinde 35 mg disofenol içeren solusyonun subkutan olarak kullanilmasinin sülünlerde oldukça etkili oldugu, buna karsin ilacin toksik etkilerininde bulundugu saptanmistir. 44 mg/kg dozunda oral yolla tiabendazol uygulanmasi etkili olmaktadir. Tiabendazol 8 gün boyunca yemle de verilebilir(23,33).

2)Cestodlar : Güvercin, papagan ve diger kafes kuslarinda, arakonakçilari arthropodlar ve sümüklü böcekler olan, Raillietina taylori, R. psittacea ve R. aruensis türü cestodlar görüldügü bildirilmektedir. Bu cestodlarin olgunlari scolexleri vasitasiyla son konakçinin barsagina yerleserek burada yasarlar. Yumurtalari ise diskida bulunur. Hayvanlarda istah kesilmesi, asiri susama, anemi, ishal, güçsüzlük ve siddetli olgularda ölüm görülmektedir(33). Praziquantel cestodlar için en iyi ilaç seçenegidir(29).

3)Trematodlar : Trematod larvalari gelismelerinde genellikle iki arakonakçi kullanirlar ve son konakçida olgunlari bulunur. Parazitin birinci arakonakçisi sümüklü böcekler, ikinci arakonakçisi ise sürüngenlerdir. Kuslar bu arakonakçilari veya bunlarin diskilarini yiyerek infekte olurlar. Bu etkenler son konakçinin barsaginda olgunlasip kan ve diger vücut sivilariyla beslenirler(33).

Trichobilharzia stagnicolae ve Psilostomum ondatrae gibi trematodlarin kanarya, papagan ve balik yiyen su kuslarinda görüldügü bildirilmektedir(33).

Foster(20), bir arastirmasinda 2 hafta içinde hemorajik enterit, zayiflama ve uçamama belirtileri gösteren 10 güvercinden 8 tanasinin öldügünü ve bunlarin otopsilerinde barsakta 10 cm uzunlugunda kanli lezyonlara ve barsak içeriginin muayenesinde canli Echinostoma revolutum'a rastladigini bildirmistir. Trematodla infeste kuslarda, kanli ishalle birlikte asiri susama, sürekli anemi ve kloakada asiri parazit toplanmasi sonucu yumurta çikmamasi gibi belirtilerin olustugu kaydedilmektedir.

Hastaliktan korunmada arakonak ile mücadele önemlidir. Sümüklü böceklere karsi çinko sülfat kullanilir, ancak bu madde kuslar için toksik etkilidir(33). Tedavi amaciyla praziquantel kullanilir(29).

Ektoparazit Infeksiyonlari

1)Uyuz : Cnemidocoptes pilane en çok muhabbet kuslarinda görülür. Bununla birlikte paraket ve kanaryalarda da görüldügü bildirilmistir. Cnemidocoptes pilae, muhabbet kuslarinda kabuklu yüz ve bacak hastaligina, kanaryalarda ise kabuklu bacak hastaligina neden olmaktadir(33,42,49). TSAI ve ark. (49), 534 kus üzerinde yaptiklari bir çalismada bunlarin 26'sinin Cnemidocoptes ile infekte olduklarini saptamislardir.

a)Muhabbet kuslarinin kabuklu yüz ve bacak hastaligi : Hastalik her iki cinsiyette ve bütün yaslarda görülebilir. Baslangiç asamasinda lezyonlar, gaganin dip kisminda, bej renkte puslu birt görünümde iken daha sonra beyazimsi kabuklu epitelial proliferasyonlar olusur. Ilerlemis vakalarda, sonuçta defarmasyonlarin olustugu üst gagada asiri uzamalar olusur. Agiz komissuralarinda da lezyonlar görülebilir. Benzer lezyonlar, bacak, ayak ve vücudun diger bölgelerindeki, özellikle göz ve kloaka civarindaki deride de görülür. Kronik vakalarda, yüzde 1 cm kadar uzunlukta boyunsu çikintilar olusur. Boyun bölgesindeki ve vücudun dorsal ve ventral bölgelerindeki tüylerde dökülme sekillenebildigi gibi kuslarin kendi tüylerini kopardiklarida görülür. Dermatitis ve tüy yolma kafes kuslarinda oldukça yaygindir.

b)Kanaryalarda kabuklu bacak hastaligi : Hastaliga C. piale ve C. mutans neden olmaktadir. Lezyonlar, bacak ve özellikle de parmaklarda görülmektedir. Ayagin plantar yüzeyinde sekillenen ve gittikçe kalinlasan kabuklanmalar, muhabbet kuslarinda görülenden farklidir.

Muhabbet kuslarinda, N-etil-o-krotonotoluidid veya %25'lik benzil benzoat emülsiyonuyla tedavi uygulanabilmektedir. Bu preparasyonlar etkilidir ve toksik degildir. Dettol, cnemidocoptic uyuzlarin tedavisinde kullanilan çok etkili ve toksik olamayan bir preparasyondur. Bu preparasyon muhabbet kuslarinda ve kanaryalarda kullanilabilir. Dettol'ün %10'luk dilusyonu (1ons suya 50 damla Dettol) tavsiye edilmektedir. Bu solusyon swabla uygulanir. Birkaç dakikada kabuklarda yumusama olur. Bazi kabuklar ilk tedavide swabin hafif rotasyonu ile uzaklastirilabilirler. 1-2 hafta boyunca günlük olarak yapilan uygulama tedavi için yeterlidir(33). Kafesin sterilizasyonu ve kafes içindeki ekipmanlarin uzaklastirilmasi gereklidir. Ivermektin 200 mg dozunda etkilidir. Bu doz iki hafta boyunca uygulanir ve gerekirse etken uzaklastirilincaya kadar 2 hafta araliklarla uygulanir. Sayet propilen glikol ile sulandirilirsa oral yolla verilebilmektedir(42,47). Kanaryalar muhabbet kuslarina göre ivermektin'e daha yavas cevap verirler(42).

2)Vücut ve Tüy Bitleri : Mallophaga'lar en yaygin kanatli bitkilerdir(33). Bu parazitlerölü deri ve tüylerle beslendikleri için kuslarin sagliklarini tehdit etmekten çok onlari rahatsiz ederler. Kan emmezler. Bu parazitler özellikle genç kuslarda asiri rahatsizlik ve irritasyona neden olarak onlarin uyumalarina ve dinlenmelerine engel olurlar. Siddetli sekilde infeste kuslarda siddetli dermatitis, tüylerde tahrip ve tüy kaybi sekillenmektedir(23,33).

Tedavi amaciyla her hafta düzenli olarak bir insektisid toz kullanilmalidir. Küçük kuslar için %0, 5 piretrin içeren piretrum tavsiye edilmektedir(33).

3)Keneler : Kanatli kenesi olan Argas persicus, tavuk, güvercin, kanarya, çesitli vahsi kuslar ve insanlarda bulunmaktadir. A. reflexus güvercin kenesidir. Ixodes ricinus ise, birçok kus türünde, özellikle de passerine kuslarinda bulunmaktadir(33).

Özellikle birden fazla kene bulunan genç kuslarda ve küçük kus türlerinde kan kaybi ölümle sonuçlanabilir. Parazit genellikle irritasyona neden olmaktadir(33).

Keneler alkol uygulamasiyla uzaklastirilabilir(33).

 



Bugün 4 ziyaretçikişi burdaydı!
 
Yorkturk web sitemize hoşgeldiniz
Ufuk Güleş

Kartınızı Oluşturun
 
YORKSHİRE Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol